Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil

Genel (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 17.04.2025 - 17:03, Güncelleme: 17.04.2025 - 17:03
 

Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil

ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, 50-55 bin kişinin tahliye olacağı iddiasına ilişkin, “Özellikle kamuoyunda af olarak değerlendirilen husus bir kere yanlış bir anlaşılma.
Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil   ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, 50-55 bin kişinin tahliye olacağı iddiasına ilişkin, “Özellikle kamuoyunda af olarak değerlendirilen husus bir kere yanlış bir anlaşılma. Burada herhangi bir af söz konusu değil. Bizim böyle bir gündemimiz de söz konusu değil” dedi. CHP’ye kayyım atanacağı iddialarıyla ilgili de Bakan Tunç, “Özellikle önden birtakım açıklamalar yapmak ve halkı yanıltmaya yönelik birtakım bilgiler aktarmak doğru şeyler değil. Bunlara da dikkat etmek gerekir. Özellikle sosyal medya kullanıcılarının bu anlamda dezenformasyon teşkil edebilecek paylaşımlardan kaçınması gerekir ki böyle bir paylaşım eğer soruşturma konusu olursa zaten Cumhuriyet savcılıkları da dün akşam olduğu gibi devreye giriyor” diye konuştu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kocaeli’nin İzmit ilçesinde gerçekleştirilen ‘Yargı ve İş Dünyası’ başlıklı sempozyuma katıldı, açılış konuşmasını yaptı. Bakan Tunç, program sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Tunç ile DEM Parti arasında yarın yapılacak görüşmenin iptali ile ilgili sorulan soruya yanıt veren Bakan Tunç, TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e geçmiş olsun dileklerinde bulunarak görüşmenin içeriğini aktardı. Bakan Tunç, “Terörsüz Türkiye süreci kapsamında ifade edecekleri hususlar vardı ve bu hususları bizlerle paylaşacaklardı ama tabii Süreyya Bey'in rahatsızlığı nedeniyle bunu biraz ötelemek durumunda kaldık. Tüm odaklandığımız nokta şu anda elbette ki Sırrı Süreyya Önder’in sağlığına kavuşması, bir an önce eski haline gelmesi ve aramıza katılması. Bütün temennimiz bütün duamız bu. Kendisi gerçekten uzlaşmacı kişiliğiyle bu sürece önemli katkılar veriyordu. Terörsüz Türkiye'ye inanan bir kişiydi ve bu konuda da önemli çalışmaları başlatmışlardı. Birtakım görüşmeler neticesinde, sonrasında da Adalet Bakanlığımızda heyetiyle beraber yarın için buluşacaktık ve kendilerinden bizlere iletecekleri hususları, görüşleri dinleyecektik” dedi. ‘’ZAMAN ZAMANA BİRTAKIM TALEPLERİ OLUYORDU’ Bakan Tunç, “Ben daha önce parlamentoda da görev yaptım. O heyette bulunan milletvekilleriyle de önceden görüşmelerimiz oluyordu. Yarınki toplantı yapılsaydı neler gündeme gelecekti? Elbette ki görüşme sırasında neleri ifade edeceklerini bizim şu anda söylememiz mümkün değil ama öncesinde özellikle cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin şartlarıyla ilgili olarak zaman zaman birtakım talepleri oluyordu. Bunlar, özellikle mevzuatımız çerçevesinde, kanunlar, ceza infaz yönetmeliklerimiz çerçevesi içerisinde yapılabilecek hususlar zaten kanun çerçevesinde yapılıyordu. Özellikle hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili, onların tedavi süreçleriyle ilgili, özellikle infaz şartlarıyla ilgili olarak birtakım taleplerde bulunmuşlardı ve onlarla ilgili yapılan çalışmaları o görüşmede değerlendirebilirdik. Yine cezaevlerindeki idare ve gözlem kurulu kararlarıyla ilgili birtakım talepleri vardı. Buna benzer bazı talepler yarın yapacağımız, yapmayı planladığımız görüşmede dile getirilebilirdi. Bunları daha önce de dile getirmişlerdi. Artık ileri bir tarihe ertelemek durumunda kaldık” ifadelerini kullandı. ‘TÜM TEMENNİMİZ BU’ Bakan Tunç asıl önemli olanın Sırrı Süreyya Önder’in bir an önce sağlığına kavuşması olduğunu söyleyerek, “Düne göre daha iyi olduğunu öğrenmiş olmamız da bizler için sevindirici bir gelişme. İnşallah sağlığına kavuşur ve özellikle ülkemiz için, 40 yıldan bu yana ülkemize ayak bağı olmuş ve ülkemizin gelişmesinin, kalkınmasının önünde en büyük engel olan terör belasından kurtulma süreci, terörsüz Türkiye süreci sürecine yine kaldığı yerden inşallah destek vermeye devam eder. Tüm temennimiz bu” dedi. ‘BU 3 AŞAMANIN TEK AMACI, CEZA ADALETİNİ SAĞLAMAK’ İnfaz düzenlemesinde cezaevlerinden 50-55 bin kişinin tahliye edilebileceği iddialarına ilişkin soruya yanıt veren Bakan Tunç, şu ifadeleri kullandı; “Tabii kamuoyunda 10’uncu Yargı Paketi olarak biliniyor ama Yeni Yargı Reformu Strateji Belgemizin de ilk paketi olacak. Yeni Yargı Reformu Strateji Belgemizde belirlediğimiz 264 hedef var. Bu hedefleri belli bir takvime bağlamış durumdayız ve bu uygulama takvimi gereğince yasal düzenleme gerektiren hususları, teknik çalışmaları, taslakları biz milletvekillerimize arz edeceğiz. Yine uygulamadan kaynaklanan hususları zaten idari kararlarla gerçekleştirmenin gayreti içerisinde olmaya devam edeceğiz. Bu reform belgemizin ilk paketi olacak ceza adaletiyle ilgili. ‘Ceza adaleti’ dediğimiz zaman tabii sadece infaz aşaması değil; soruşturma aşaması yani delillerin toplanma aşaması, kovuşturma aşaması, ‘Yargılama’ dediğimiz kısım ve sonrasında da infaz aşaması. 3’ü de birbirinden değerli aşamalar. Bu 3 aşamanın da tek amacı, tek gayesi, ceza adaletini sağlamak; toplumu suçtan korumak ve suçla mücadele etmek; toplumsal barış ve huzuru sağlamak. Dolayısıyla yargı paketimizde hem soruşturma aşamasıyla ilgili hem de infaz aşamasıyla ilgili ve kovuşturma aşamasıyla ilgili bazı düzenlemeler olacak.” ‘TUTUKLAMA TEDBİRİNDEN KAYNAKLANAN BAZI ELEŞTİRİLERİ KARŞILAYACAK DÜZENLEMELER OLACAK’ Kanun yapma yetkisinin milletvekillerinde olduğunu hatırlatan Bakan Tunç, “Özellikle kamuoyuna yansıyan bazı düzenlemeler var. Trafik suçlarıyla ilgili İçişleri Bakanlığımızın idari para cezalardaki caydırıcılıkla ilgili bir çalışma var ama aynı zamanda özellikle trafik suçlarında toplumda çok büyük rahatsızlık oluşturan, Türk Ceza Kanunu'nda da düzenlenmesi gereken hususlar var. Trafikte yol kesme gibi özellikle ‘Maganda’, ‘Şehir eşkıyası’ dediğimiz, önemli günlerde, kutlama günlerinde, nişanlarda, düğünlerde özellikle silah kullanılması ve bunun tatsız olaylara neden olması gibi birçok husus, bizim bu pakette yer alacak. Yine bilişim suçlarının önlenmesi ve yargılama süreçlerinin hızlı bir şekilde sonuçlanması ve bu anlamda vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi ile ilgili olarak da önemli düzenlemeler olacak. Daha önceden de kamuoyuyla paylaştığımız, denetimli serbestlik uygulamalarından kaynaklanan yine tutuklama tedbirinden kaynaklanan bazı eleştirileri karşılayacak düzenlemeler de olacak” dedi. ’HERHANGİ BİR AF SÖZ KONUSU DEĞİL’ “Özellikle kamuoyunda af olarak değerlendirilen husus bir kere yanlış bir anlaşılma. Burada herhangi bir af söz konusu değil” diyen Bakan Tunç, “Bizim böyle bir gündemimiz de söz konusu değil. Burada özellikle Ceza İnfaz Kanunu’nda yapılacak olan düzenlemeler cezaevlerindeki şartlarla ilgili. Yine hasta hükümlülerin şartları, onların alternatif infaz usullerinden yararlanabilmeleri, belli yaşın üstündeki hükümlülerle ilgili yine tabii bazı suçlar hariç tutulmak kaydıyla ve kapsam itibarıyla bunlar tabii ki milletvekillerimizin takdirlerinde olan hususlar. Özellikle 55 bin kişinin affedileceği şeklindeki değerlendirme bir kere doğru değil. Covid izni vardı; 2023 yılının 31 Temmuz’unda bu sona ermişti. Covid zamanında 3 yıl boyunca açık cezaevindeki hükümlüler izne gönderilmişti. Kapalıdaki hükümlüler de 3 yıl erken açık cezaevine çıkarak oradaki Covid tehlikesinin sağlık riskini ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenlemeyi Meclisimiz yapmıştı. 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kararları kesinleşenler ve cezaevinde bulunanlar bundan yararlanabildi. 31 Temmuz 2023 tarihinde kararı kesinleşmiş cezaevinde bulunanlardan önce suçu işlediği halde, yargılaması uzun sürdüğü için, kendinden kaynaklanmayan bir sebeple bundan yararlanamadığını ifade eden vatandaşlarımız var. Şimdi bunların talebiyle ilgili bir değerlendirme söz konusu olabilecek. Suç tarihi itibarıyla yararlananlardan önce suç işleyenler ama ‘Benim de yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle yararlanamadım’ diyen kişilerin talebiyle ilgili bir durum söz konusu. Bu tabii Meclis’in takdirinde olan bir husus. Milletvekillerimiz elbette ki bu talepleri değerlendirecek. Biz çözüme yönelik bir taslağı onlara arz edeceğiz” ifadelerini kullandı. ‘BİZİM BU DÜZENLEMEMİZ KİŞİ SAYISIYLA ALAKALI DEĞİL’ Suçun tamamının infaz edilmesi ya da bir bölümünün infaz edilmesi ile ilgili düzenlemeler hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Cezaevlerindeki iyi hal şartlarının düzenlenmesi ve cezaevindeki düzeni sağlamaya yönelik özellikle dörtte dört infaz yerine dörtte üç gibi bir alternatifin değerlendirilmesi konusunda bir görüş var. Bu görüşü biz bir teknik taslak olarak hazırladık. Milletvekillerimizin takdirlerini arz edeceğiz. Milletvekillerimizi de iktidarıyla, muhalefetiyle bu 2 konu, 31 Temmuz 2023 ve dörtte dörtle ilgili sürekli bu taleplerle karşılaşıyorlar. Bunlar tabii ki Meclisimizin takdirinde olan hususlar. Bundan ne kadar kişi yararlanacak, biz işin o tarafında değiliz. Bizim bu düzenlememiz bundan yararlanacak kişi sayısıyla alakalı değil. Bu düzenlememiz tamamen ceza adaleti sistemiyle ilgili olan bir husus. Burada bir eşitlik, bir mağduriyet söz konusu mudur, değil midir bunu değerlendirmek lazım. Yoksa kişi sayısıyla ölçtüğünüz zaman yanlış sonuca varırsınız” dedi. ‘CHP’NİN KURULTAYINA İLİŞKİN ŞİKAYETLERİ CHP’NİN DELEGELERİ YAPMIŞTI’ CHP kurultayının iptal edileceği ve kayyım atacağı iddialarıyla ilişkin bir soruyu yanıtlayan Bakan Tunç, şu ifadelere yer verdi: “Cumhuriyet Halk Partisi'nin 38’inci Olağan Kurultayı’na ilişkin şikayetleri yine Cumhuriyet Halk Partisi’nin delegeleri yapmıştı ve Hatay Büyükşehir Belediyesi eski Belediye Başkanı başta olmak üzere bazı delegeler Cumhuriyet savcılıklarına başvurdu. Önce Bursa, sonra Ankara'da yetkili yargı yeri olarak soruşturma devam etti. Şikayetler oldu, sonra delegeler gelip ifadeler verdiler. Tabii oradaki soruşturma devam ediyor. Delil toplama çalışmaları da devam ediyor. Çünkü bir şikayetin yargı tarafından, savcılık tarafından değerlendirilmemesi söz konusu olamıyor ve birtakım ifadeler ve iddia edilen menfaat sağlamayla ilgili konular varsa bunları tespit edecek olan elbette ki Cumhuriyet savcılığıdır.” ‘TAMAMEN DEZENFORMASYON AMAÇLIDIR’ İddiaların doğru olmadığını belirten Bakan Tunç, “Diğer yandan da hukuk mahkemelerinde, asliye hukuk mahkemesinde de yine Cumhuriyet Halk Partili delegeler tarafından açılan kongreyi iptal davaları var. Tedbir kararı reddedilmişti ve oradaki süreçte henüz daha duruşma aşamaları başlamadı ama dün akşam bazı sosyal medya mecralarında maalesef dezenformasyon amaçlı, halkı yanıltıcı bilgi yayma suçunu teşkil edebilecek nitelikte paylaşımlar oldu. Bunlar doğru değil. Burada özellikle yargı sürecini, hakimlerin, savcıların neyi yapacağını sosyal medyadaki gazeteciler ya da kimlerse bu paylaşımları yapanlar onlarla paylaşacak durumda değiller. Yargı kendi mecrasında yürür. Öyle kimin tutuklanacağı, ‘Şu serbest kalacak, bu tutuklanacak’ şeklinde kişilerin sosyal medyada paylaşım yapması tamamen dezenformasyon amaçlıdır. Bu tür paylaşımlar doğru değildir; halkı yanıltmaya yöneliktir. Bunlara itibar edilmemesi gerekir ve bunların zararlı sonuçları olur. Çünkü o paylaşımlar nedeniyle tedirgin olan insanlar olabilir. Ekonomiye zarar verme durumu olabilir. Tüm bunlar doğru şeyler değil. Bu konuda özellikle sosyal medya paylaşımları yapılırken yargı süreçleri zaten kendi mecrasında işler. Onunla ilgili özellikle önden birtakım açıklamalar yapmak ve halkı yanıltmaya yönelik birtakım bilgiler aktarmak doğru şeyler değil. Bunlara da dikkat etmek gerekir. Özellikle sosyal medya kullanıcılarının bu anlamda dezenformasyon teşkil edebilecek paylaşımlardan kaçınması gerekir ki böyle bir paylaşım eğer soruşturma konusu olursa zaten Cumhuriyet savcılıkları da dün akşam olduğu gibi devreye giriyor” diye konuştu. ‘BÖYLE BİR ÇABA İÇERİSİNDE GİRİLMESİ ÇOK ŞIK OLMAMIŞTIR’ Gezi Parkı davası hükümlüsü ve milletvekilliği düşürülen Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi kararının dün Meclis’te okutulması ve ardından da tartışmalara yol açması hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Meclisin çalışma düzeni bellidir. TBMM iç tüzüğündeki kurallar çerçevesinde Meclis çalışmaları yürütülür ve bu kuralın dışına çıkarak birtakım farklı çalışmalar içerisine girmek, Meclis’in saygınlığına da gölge düşüren hususlardır. Bunlara zaten meclis başkanımız gerekli cevabı da vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ortadadır. Yargıtay’ın kararı da ortadadır. Tabii yerel mahkemenin ve Yargıtay’ın vermiş olduğu karar sonrasında Meclis tarafından okunmuştur ve dolayısıyla yeniden yargılama söz konusu olmadığı için kesinlikle devam etmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin kararının orada okunması sonuca etkili bir durum değildir. Özellikle Meclis Başkanvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder'in rahatsızlığı nedeniyle Meclis’in milletvekillerinin çoğunluğunun orada bulunmadığı, Meclis’in çalışmalarına ara verilecek bir ortamda, böyle bir çaba içerisine girilmesi çok şık olmamıştır. Zaten gerekli cevabı da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş vermiştir” diye konuştu. ‘TCK’YA GÖRE SUÇSA BUNUN İNTERNETTE İŞLENMESİNMESİ DE SUÇTUR’ Bilişim suçlarının artması ile ilgili de soruyu yanıtlayan Bakan Tunç, “Tabii teknolojinin artması, internet çağı, bilişim suçlarını artırdı. Bu konuda yargının belli bir iş yükünü de özellikle sosyal medyada işlenen ve internette işlenen sadece hakaret, tehdit suçları değil, kişilik hakları, özel hayatın korunması, bunlar önemli. Bunun yanı sıra internet yoluyla dolandırıcılık, yasa dışı bahis ve kumar gibi hususlar da maalesef son zamanlarda artmaya devam ediyor. Bu konuda özellikle bizim yargı paketimizde, bilişim suçlarına yönelik, telefon dolandırıcılığına yönelik birtakım tedbirler içeren önemli düzenlemeler olacak. Bu 39 maddenin içerisinde bunlar da var. Sosyal medya evet bir özgürlük alanı ama özgürlüğün de özellikle temel hakların korunması bakımından sınırları vardır. Eğer bir husus gerçek hayatta suç teşkil ediyorsa, işlediğiniz bir fiil, bir hakaret, tehdit ya da dolandırıcılık, bu Türk Ceza Kanunu’na göre suçsa bu, bunun internette işlenmesi, sosyal medyada işlenmesi de aynı şekilde suçtur. Bu kapsamda zaten bizim önlenmesine dair kanunumuz var. 2007’de çıkmıştı; 2012, 2014’te ve 2020 yıllarında güncellemeler yapılmıştı ve bu kapsamda da önümüzdeki süreçte uygulamadan kaynaklanan problemleri giderecek bazı çalışmalarımız olacak” dedi. (DHA) haber:Nazım Özgün ERBULAN-Ardacan UZUN/İZMİT (Kocaeli), (DHA)- Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil (2)   BAKAN TUNÇ, 'YARGI VE İŞ DÜNYASI SEMPOZYUMU'NA KATILDI Adalet Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ortaklığında ticaret ve sözleşme hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ile alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin tartışılacağı ‘Yargı ve İş Dünyası’ başlıklı sempozyum, bugün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un katılımıyla başladı. Bir gün sürecek sempozyuma TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Günay, Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Yargıtay Birinci Başkanvekili Adem Albayrak, hakim ve savcılar ile davetliler katıldı. Adalet Bakanı Yılmaz, sempozyumdaki konuşmasında hem adliye binalarına yapılan yatırımlar hem de yargı anlamındaki değişikliklere değinerek, "Ben, ‘Hukuk devleti ilkesi güçlendi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik bir hukuk devletidir’ dediğimde buna itiraz edenler oluyor. ‘Adalet Bakanı bunu sürekli niye tekrar ediyor? Demek ki bir problem mi var?’ şeklinde birtakım eleştirilerle karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye'de hukuk güvenliğinin olmadığı yönünde maalesef birtakım dezenformasyonlar söz konusu. Hukuk güvenliği endeksi şeklinde masa başında oluşturulmuş, ülkemizi karalamaya yönelik, yargı camiamızı karalamaya yönelik birtakım endekslerle maalesef haksız ithamlarda da bulunanlar var. Türkiye'nin hukuk güvenliği endeksinde dünya sıralamasında geride olduğunu söyleyenler, Türkiye'ye haksızlık yapıyorlar. O listeye baktığımız zaman ülkemizin üstünde gösterilen birçok ülkede yargı kurumlarının nasıl olduğunu, orada demokratik seçimlerin bile yapılmadığını gördüğümüzde, bu listelerin bir inandırıcılığı söz konusu değil. Masa başında düzenlenmiş, herhangi bir objektif kritere dayanmayan, ülkemizde röportaj yaptıkları kişilerin, özellikle muhalif sayılan kişilerden, belli ideolojiye sahip kişilerden görüşler alınarak oluşturulmuş yanlı listelerle ülkemizin o sıralamada olduğunu söylemek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve yargımıza büyük haksızlık. Yine o endekslerde, basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail'in daha gerisinde göstermek mümkün mü? Son 1 yılda İsrail’in 200’den fazla gazeteciyi öldürmüşken, onların yaşam hakkını ihlal etmişken nasıl İsrail, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin basın özgürlüğü anlamında önünde olabilir? Bu mümkün mü? Tamamen kara propagandaya yönelik birtakım çalışmalar var. Tabii bunlara karşı da elbette ki cevaplarımızı vermek durumundayız” dedi. ‘HUKUK GÜVENLİĞİ OLMASA BU YABANCI YATIRIMCI TÜRKİYE’YE GELEBİLİR MİYDİ?’ Türkiye’nin hukuk güvenliği noktasında en güvenli ülkelerden biri olduğunu, yargının her zamankinden daha bağımsız ve tarafsız olduğunu söyleyen Bakan Tunç, "Bunu açıklıkla söylüyoruz. Evet, yargı tarihimizde istemediğimiz, özellikle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda tartışıldığı dönemler çok oldu. Hatırlıyoruz, yani 27 Mayıs yargısı. Bu ülkenin başbakanını, bakanlarını darağacına gönderen yargı sistemi. Yine 12 Eylül'de ‘Bir sağdan, bir soldan’ diyerek o gençlerin idama mahkum olduğu yıllar. 28 Şubat yargısı; adeta vesayetçi anlayışın emrine girmiş, darbecileri savunan, darbe mağdurlarını yargılayan, milletin hakkını, hukukunu savunmayan bir yargı sisteminden, bugün milli iradeye saygı duyan, demokrasiye saygı duyan, işte 15 Temmuz'da darbeciler sahneye çıktığında, millet, meydanlarda darbecilere karşı koyarken, bu ülkenin Cumhuriyet savcıları, hakimleri evlerinde oturmayıp adliyelere koşarak o darbeciler hakkında gözaltı kararları ve yakalama kararları vererek milletin huzurunda onların hesap vermelerini sağlamıştır. Aradaki fark budur. Yargımız, 15 Temmuz’da demokratik hukuk devletine saygı duyan, milli iradenin yanında duran ve milletin hakkını, hukukunu koruyan, insan haklarını savunan bir yargı olarak dünyaya örnek olmuştur ve yıllar sonra 28 Şubat darbecileri, 12 Eylül darbecileri milletin huzurunda hesap vermiştir ve geldiğimiz noktayla da gurur duymak gerekir. Hukuk güvenliği olmasa bu yabancı yatırımcı Türkiye'ye gelebilir miydi? 2002 yılına kadar 80 yıl boyunca bu ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye tutarı 15 milyar dolar. 2002’den bugüne 23 yılda 273 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı gelmiş. Katbekat artmış. Sadece 23 yılda 273 milyar dolar, 80 yılda 15 milyar dolar. Hukuk güvenliği tahkim edildiği için, hukuk devleti ilkesi tahkim edildiği için, ülkemiz yüksek standartlı bir demokrasiye kavuştuğu için bu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Birileri, özellikle ülkemiz muhalefeti maalesef Türkiye’yi bu noktada karalayarak, ‘Hukuk güvenliği yok, yatırımcıya buraya gelmeyin, burada zorlanırsınız’ demek ülkemizi menfaatine değildir; yatırımcının menfaatine değildir. Biz hukukla ekonomiyi, adaletle kalkınmayı atbaşı götüren bir iktidarız. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bunu gerçekleştirdik, başarmaya da devam ediyoruz ve bugünkü toplantımız da zaten işte bunun en güzel örneği; iş dünyasıyla yargı dünyasını bir araya getirmek” ifadelerini kullandı. ‘PEŞİN HÜKÜMLERLE BİRİLERİNİN SUÇSUZ YA DA MAHKUM İLAN EDİLMESİ HUKUK DEVLETİYLE ASLA BAĞDAŞMAZ’ Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden yargının hedef alınmasını üzülerek takip ettiklerini ifade eden Bakan Tunç, “Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi hukukla ve hukuk devletiyle asla bağdaşmaz. Biz masumiyet karinesine önem veriyoruz. Lekelenmeme hakkı anayasal bir haktır ve bu konuda özellikle yaptığımız düzenlemelerle soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi imkanları gibi ve diğer ceza muhakemesi kanununda yaptığımız düzenlemelerle, bu konuda özellikle masumiyet karinesine hep dikkat çekiyoruz ancak devam eden soruşturmalarla ilgili dosyanın içeriğini bilmeden, delilleri görmeden, daha ilk andan itibaren ‘Yargı yanlış yapıyor, olamaz, suçsuz’ demek de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ters. Özellikle yargı mensuplarını bu konuda tehdit etmek, yargıyı karalamaya yönelik beyanlarda bulunmak, sokak çağrısı yapmak, boykot çağrısı yapmak, bunlar doğru değil. Burada hep beraber yargı sürecini beklemek durumundayız. Zaten soruşturma sonrasında her şey ortaya çıkacaktır. Suçluyla, suçsuz, kim ne yapmış, delilleriyle, iddianame ortaya çıktığında kamuoyu, tüm şeffaflığıyla görecektir” dedi. ‘YOLSUZLUK SORUŞTURMALARI EKONOMİMİZ İÇİN OLUMLU BİR GELİŞMEDİR’ Boykot çağrısının akıl alır bir şey olmadığını da söyleyen Bakan Tunç, “İş adamlarımız, özellikle iş dünyamız, esnafımız gördü ki bu boykot çağrısına milletimiz itibar etmedi. Bunun hiç kimseye bir faydası yok; ülkemize faydası yok. Üretimi durdurmanın, esnafın kepenk kapatmasını sağlamanın kime ne faydası olabilir? Bu çağrıları yapana ne faydası olabilir? Dolayısıyla farklı tepkiler demokratik ülkelerde gösterilebilir ama özellikle vatandaşlarımızın alım gücünü etkileyebilecek, ekonomiyi sarsmaya yönelik çabalar, milletimiz tarafından takdir görmez; yeri ve zamanı geldiğinde de cevabını verir. Burada özellikle yolsuzluk soruşturmaları aslında ekonomimiz için olumlu bir gelişmedir. Hesap verilebilirlik, şeffaflık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesini önlemeye yönelik yargının tutumu takdir edilmesi gereken ve özellikle saygı duyulması gereken bir tavırdır. Kamu kaynakları hepimizin. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı çarçur edilirken, yargının buna sessiz kalmasını beklemek, hukuk devletinde ve demokraside mümkün müdür? Elbette ki yargı, yolsuzluk yapandan da hukuka aykırı davranandan da hesap soracaktır. Yapılan budur; yoksa aksi takdirde her şey layüsel olur; herkes istediğini yapmaya kalkışır ve burada özellikle yargı süreçlerine zarar vermeyecek, yargıyı etkilemeyecek, yargıyı etkilemeye yönelik çabalardan, davranışlardan, kaçınmak gerekir. Yargı bağımsızdır, yargı görevini yapar ama hiç kimse yargının yerine geçip hüküm dağıtamaz. Bugün yargının attığı her adım şeffaflıkla ve milletimizin gözü önünde gerçekleştirilmektedir. Hukukun üstünlüğüne inanan hiç kimsenin bu süreçten rahatsız olmaması gerekir. Çünkü yargı kim olursa olsun suça karşı hukukla yürür. Kimseye de hukuk dışında bir zırh koruma tanımaz. Yargı ne suçluyu saklar ne de suçsuzu lekeler. Yeter ki hukuk konuşsun, yeter ki yargı, kendi mecrasında özgürce ve tarafsız şekilde işini yapsın. Adalet yerini bulduğunda ekonomi güçlenir, yatırım ortamı canlanır, toplumsal güven artar. Bu vesileyle sürece dair sabırlı, sağduyulu ve adalet temelli yaklaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanan herkesin bu sürece destek olması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. ‘MASA BAŞINDA BU DEĞERLENDİRMELERİ YAPMADIK’ Yargı Reformu Strateji Belgesi hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Orada 264 hedef var. Bu hedeflerin içerisinde özellikle kurumsal kapasitenin daha da güçlendirilmesi ve süreçlerin hızlandırılmasına yönelik birtakım yenilikler, hedeflerimiz var. Yine ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik soruşturma aşaması, kovuşturma aşaması ve infaz aşaması 3 de birbirinden değerli aşamalar ve toplumu suçtan korumaya yönelik önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek. Tabii özellikle hukuk yargılamalarının gecikmeksizin sonuçlandırılması ile ilgili alacağımız tedbirler, birtakım sadeleştirmeler var. Duruşmaların uzun sürmemesi, ceza davalarında duruşmaların kesintisiz devam etmesi, ara vermeden karara ulaşılması, delillerin öncelikle baştan toplanmış olması; tüm bunlar özellikle uygulamadan kaynaklanan birtakım problemleri çözecek önemli tespitlerimiz oldu. Bunu yaparken masa başında bu değerlendirmeleri yapmadık. Yaklaşık 1-1,5 yıl tüm taraflarla görüştük, hukukçularımızla görüştük, akademisyenlerimizden görüşler aldık. Hukuk fakültelerimizden, barolarımızdan ve yargıda görev yapan hakimlerimiz, savcılarımızdan, tüm kademelerden aldığımız görüşler ve vatandaşlarımıza da açtık. Vatandaşlarımız internet yoluyla bizlere ulaştı. 55 bine yakın görüş vatandaşlarımızdan geldi ve tüm bunlar değerlendirilerek 264 öncelikli hedefi belirledik. Önümüzdeki 2029'a kadar geçecek süreci takvimlendireceğiz ve adalete erişimi kolaylaştırmaya yönelik özellikle bazı düzenlemelerimiz olacak. Tabii ilk yargı paketimiz ceza adaleti sistemiyle ilgili. Burada 39 maddelik bir paket hazırlığımız oldu” dedi. ‘KİRACILARLA UYUŞMAZLIKLARIN YARI YARIYA ANLAŞMAYLA SONUÇLANDIĞINI GÖRÜYORUZ’ Ara buluculuk sisteminin önemli bir kısmını iş uyuşmazlıklarının teşkil etiğini de söyleyen Bakan Tunç, “İşçi ile işverenin dostane bir şekilde, barışarak masadan kalkmasını çok önemsiyoruz. Bu toplumsal barışa hizmet eden çok önemli bir durum ve bu anlamda da iş uyuşmazlıklarındaki zorunlu dava şartı ara buluculuk başarıyla sürüyor. Bugüne kadar 2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığı ara bulucuların önüne gelmiş, 1 milyon 112 bin 189 anlaşma sağlanmış ve eğer dava şartı ara buluculuk olmasaydı iş mahkemelerimizin ve 9’uncu Hukuk Dairemizin iş yükü çok daha artmış olacaktı” dedi. Zorunlu ara buluculuk kapsamına kira uyuşmazlıklarının alınmasıyla ilgili de konuşan Bakan Tunç, “Komşuluk hukukundan doğan davalarda bir de tarımsal hizmet sözleşmelerinde, bunlarla ilgili zorunlu ara buluculuğu getirdikten sonra, özellikle kiracılarda neredeyse yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmayla sonuçlandığını görüyoruz” diyerek 1 Eylül 2023'ten itibaren kira uyuşmazlıklarında toplam 348 bin 341 başvuru olduğunu, bunlardan 127 bin 418’inin anlaşmayla sonuçlandığını açıkladı. Bakan Tunç, ayrıca ara buluculuğu Singapur Sözleşmesi ile uluslararası alana da taşıdıklarını belirtti. (DHA)
ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, 50-55 bin kişinin tahliye olacağı iddiasına ilişkin, “Özellikle kamuoyunda af olarak değerlendirilen husus bir kere yanlış bir anlaşılma.

Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil

 

ADALET Bakanı Yılmaz Tunç, 50-55 bin kişinin tahliye olacağı iddiasına ilişkin, “Özellikle kamuoyunda af olarak değerlendirilen husus bir kere yanlış bir anlaşılma. Burada herhangi bir af söz konusu değil. Bizim böyle bir gündemimiz de söz konusu değil” dedi. CHP’ye kayyım atanacağı iddialarıyla ilgili de Bakan Tunç, “Özellikle önden birtakım açıklamalar yapmak ve halkı yanıltmaya yönelik birtakım bilgiler aktarmak doğru şeyler değil. Bunlara da dikkat etmek gerekir. Özellikle sosyal medya kullanıcılarının bu anlamda dezenformasyon teşkil edebilecek paylaşımlardan kaçınması gerekir ki böyle bir paylaşım eğer soruşturma konusu olursa zaten Cumhuriyet savcılıkları da dün akşam olduğu gibi devreye giriyor” diye konuştu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kocaeli’nin İzmit ilçesinde gerçekleştirilen ‘Yargı ve İş Dünyası’ başlıklı sempozyuma katıldı, açılış konuşmasını yaptı. Bakan Tunç, program sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Tunç ile DEM Parti arasında yarın yapılacak görüşmenin iptali ile ilgili sorulan soruya yanıt veren Bakan Tunç, TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e geçmiş olsun dileklerinde bulunarak görüşmenin içeriğini aktardı. Bakan Tunç, “Terörsüz Türkiye süreci kapsamında ifade edecekleri hususlar vardı ve bu hususları bizlerle paylaşacaklardı ama tabii Süreyya Bey'in rahatsızlığı nedeniyle bunu biraz ötelemek durumunda kaldık. Tüm odaklandığımız nokta şu anda elbette ki Sırrı Süreyya Önder’in sağlığına kavuşması, bir an önce eski haline gelmesi ve aramıza katılması. Bütün temennimiz bütün duamız bu. Kendisi gerçekten uzlaşmacı kişiliğiyle bu sürece önemli katkılar veriyordu. Terörsüz Türkiye'ye inanan bir kişiydi ve bu konuda da önemli çalışmaları başlatmışlardı. Birtakım görüşmeler neticesinde, sonrasında da Adalet Bakanlığımızda heyetiyle beraber yarın için buluşacaktık ve kendilerinden bizlere iletecekleri hususları, görüşleri dinleyecektik” dedi.

‘’ZAMAN ZAMANA BİRTAKIM TALEPLERİ OLUYORDU’

Bakan Tunç, “Ben daha önce parlamentoda da görev yaptım. O heyette bulunan milletvekilleriyle de önceden görüşmelerimiz oluyordu. Yarınki toplantı yapılsaydı neler gündeme gelecekti? Elbette ki görüşme sırasında neleri ifade edeceklerini bizim şu anda söylememiz mümkün değil ama öncesinde özellikle cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin şartlarıyla ilgili olarak zaman zaman birtakım talepleri oluyordu. Bunlar, özellikle mevzuatımız çerçevesinde, kanunlar, ceza infaz yönetmeliklerimiz çerçevesi içerisinde yapılabilecek hususlar zaten kanun çerçevesinde yapılıyordu. Özellikle hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili, onların tedavi süreçleriyle ilgili, özellikle infaz şartlarıyla ilgili olarak birtakım taleplerde bulunmuşlardı ve onlarla ilgili yapılan çalışmaları o görüşmede değerlendirebilirdik. Yine cezaevlerindeki idare ve gözlem kurulu kararlarıyla ilgili birtakım talepleri vardı. Buna benzer bazı talepler yarın yapacağımız, yapmayı planladığımız görüşmede dile getirilebilirdi. Bunları daha önce de dile getirmişlerdi. Artık ileri bir tarihe ertelemek durumunda kaldık” ifadelerini kullandı.

‘TÜM TEMENNİMİZ BU’

Bakan Tunç asıl önemli olanın Sırrı Süreyya Önder’in bir an önce sağlığına kavuşması olduğunu söyleyerek, “Düne göre daha iyi olduğunu öğrenmiş olmamız da bizler için sevindirici bir gelişme. İnşallah sağlığına kavuşur ve özellikle ülkemiz için, 40 yıldan bu yana ülkemize ayak bağı olmuş ve ülkemizin gelişmesinin, kalkınmasının önünde en büyük engel olan terör belasından kurtulma süreci, terörsüz Türkiye süreci sürecine yine kaldığı yerden inşallah destek vermeye devam eder. Tüm temennimiz bu” dedi.

‘BU 3 AŞAMANIN TEK AMACI, CEZA ADALETİNİ SAĞLAMAK’

İnfaz düzenlemesinde cezaevlerinden 50-55 bin kişinin tahliye edilebileceği iddialarına ilişkin soruya yanıt veren Bakan Tunç, şu ifadeleri kullandı;

“Tabii kamuoyunda 10’uncu Yargı Paketi olarak biliniyor ama Yeni Yargı Reformu Strateji Belgemizin de ilk paketi olacak. Yeni Yargı Reformu Strateji Belgemizde belirlediğimiz 264 hedef var. Bu hedefleri belli bir takvime bağlamış durumdayız ve bu uygulama takvimi gereğince yasal düzenleme gerektiren hususları, teknik çalışmaları, taslakları biz milletvekillerimize arz edeceğiz. Yine uygulamadan kaynaklanan hususları zaten idari kararlarla gerçekleştirmenin gayreti içerisinde olmaya devam edeceğiz. Bu reform belgemizin ilk paketi olacak ceza adaletiyle ilgili. ‘Ceza adaleti’ dediğimiz zaman tabii sadece infaz aşaması değil; soruşturma aşaması yani delillerin toplanma aşaması, kovuşturma aşaması, ‘Yargılama’ dediğimiz kısım ve sonrasında da infaz aşaması. 3’ü de birbirinden değerli aşamalar. Bu 3 aşamanın da tek amacı, tek gayesi, ceza adaletini sağlamak; toplumu suçtan korumak ve suçla mücadele etmek; toplumsal barış ve huzuru sağlamak. Dolayısıyla yargı paketimizde hem soruşturma aşamasıyla ilgili hem de infaz aşamasıyla ilgili ve kovuşturma aşamasıyla ilgili bazı düzenlemeler olacak.”

‘TUTUKLAMA TEDBİRİNDEN KAYNAKLANAN BAZI ELEŞTİRİLERİ KARŞILAYACAK DÜZENLEMELER OLACAK’

Kanun yapma yetkisinin milletvekillerinde olduğunu hatırlatan Bakan Tunç, “Özellikle kamuoyuna yansıyan bazı düzenlemeler var. Trafik suçlarıyla ilgili İçişleri Bakanlığımızın idari para cezalardaki caydırıcılıkla ilgili bir çalışma var ama aynı zamanda özellikle trafik suçlarında toplumda çok büyük rahatsızlık oluşturan, Türk Ceza Kanunu'nda da düzenlenmesi gereken hususlar var. Trafikte yol kesme gibi özellikle ‘Maganda’, ‘Şehir eşkıyası’ dediğimiz, önemli günlerde, kutlama günlerinde, nişanlarda, düğünlerde özellikle silah kullanılması ve bunun tatsız olaylara neden olması gibi birçok husus, bizim bu pakette yer alacak. Yine bilişim suçlarının önlenmesi ve yargılama süreçlerinin hızlı bir şekilde sonuçlanması ve bu anlamda vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi ile ilgili olarak da önemli düzenlemeler olacak. Daha önceden de kamuoyuyla paylaştığımız, denetimli serbestlik uygulamalarından kaynaklanan yine tutuklama tedbirinden kaynaklanan bazı eleştirileri karşılayacak düzenlemeler de olacak” dedi.

’HERHANGİ BİR AF SÖZ KONUSU DEĞİL’

“Özellikle kamuoyunda af olarak değerlendirilen husus bir kere yanlış bir anlaşılma. Burada herhangi bir af söz konusu değil” diyen Bakan Tunç, “Bizim böyle bir gündemimiz de söz konusu değil. Burada özellikle Ceza İnfaz Kanunu’nda yapılacak olan düzenlemeler cezaevlerindeki şartlarla ilgili. Yine hasta hükümlülerin şartları, onların alternatif infaz usullerinden yararlanabilmeleri, belli yaşın üstündeki hükümlülerle ilgili yine tabii bazı suçlar hariç tutulmak kaydıyla ve kapsam itibarıyla bunlar tabii ki milletvekillerimizin takdirlerinde olan hususlar. Özellikle 55 bin kişinin affedileceği şeklindeki değerlendirme bir kere doğru değil. Covid izni vardı; 2023 yılının 31 Temmuz’unda bu sona ermişti. Covid zamanında 3 yıl boyunca açık cezaevindeki hükümlüler izne gönderilmişti. Kapalıdaki hükümlüler de 3 yıl erken açık cezaevine çıkarak oradaki Covid tehlikesinin sağlık riskini ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenlemeyi Meclisimiz yapmıştı. 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kararları kesinleşenler ve cezaevinde bulunanlar bundan yararlanabildi. 31 Temmuz 2023 tarihinde kararı kesinleşmiş cezaevinde bulunanlardan önce suçu işlediği halde, yargılaması uzun sürdüğü için, kendinden kaynaklanmayan bir sebeple bundan yararlanamadığını ifade eden vatandaşlarımız var. Şimdi bunların talebiyle ilgili bir değerlendirme söz konusu olabilecek. Suç tarihi itibarıyla yararlananlardan önce suç işleyenler ama ‘Benim de yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle yararlanamadım’ diyen kişilerin talebiyle ilgili bir durum söz konusu. Bu tabii Meclis’in takdirinde olan bir husus. Milletvekillerimiz elbette ki bu talepleri değerlendirecek. Biz çözüme yönelik bir taslağı onlara arz edeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘BİZİM BU DÜZENLEMEMİZ KİŞİ SAYISIYLA ALAKALI DEĞİL’

Suçun tamamının infaz edilmesi ya da bir bölümünün infaz edilmesi ile ilgili düzenlemeler hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Cezaevlerindeki iyi hal şartlarının düzenlenmesi ve cezaevindeki düzeni sağlamaya yönelik özellikle dörtte dört infaz yerine dörtte üç gibi bir alternatifin değerlendirilmesi konusunda bir görüş var. Bu görüşü biz bir teknik taslak olarak hazırladık. Milletvekillerimizin takdirlerini arz edeceğiz. Milletvekillerimizi de iktidarıyla, muhalefetiyle bu 2 konu, 31 Temmuz 2023 ve dörtte dörtle ilgili sürekli bu taleplerle karşılaşıyorlar. Bunlar tabii ki Meclisimizin takdirinde olan hususlar. Bundan ne kadar kişi yararlanacak, biz işin o tarafında değiliz. Bizim bu düzenlememiz bundan yararlanacak kişi sayısıyla alakalı değil. Bu düzenlememiz tamamen ceza adaleti sistemiyle ilgili olan bir husus. Burada bir eşitlik, bir mağduriyet söz konusu mudur, değil midir bunu değerlendirmek lazım. Yoksa kişi sayısıyla ölçtüğünüz zaman yanlış sonuca varırsınız” dedi.

‘CHP’NİN KURULTAYINA İLİŞKİN ŞİKAYETLERİ CHP’NİN DELEGELERİ YAPMIŞTI’

CHP kurultayının iptal edileceği ve kayyım atacağı iddialarıyla ilişkin bir soruyu yanıtlayan Bakan Tunç, şu ifadelere yer verdi:

“Cumhuriyet Halk Partisi'nin 38’inci Olağan Kurultayı’na ilişkin şikayetleri yine Cumhuriyet Halk Partisi’nin delegeleri yapmıştı ve Hatay Büyükşehir Belediyesi eski Belediye Başkanı başta olmak üzere bazı delegeler Cumhuriyet savcılıklarına başvurdu. Önce Bursa, sonra Ankara'da yetkili yargı yeri olarak soruşturma devam etti. Şikayetler oldu, sonra delegeler gelip ifadeler verdiler. Tabii oradaki soruşturma devam ediyor. Delil toplama çalışmaları da devam ediyor. Çünkü bir şikayetin yargı tarafından, savcılık tarafından değerlendirilmemesi söz konusu olamıyor ve birtakım ifadeler ve iddia edilen menfaat sağlamayla ilgili konular varsa bunları tespit edecek olan elbette ki Cumhuriyet savcılığıdır.”

‘TAMAMEN DEZENFORMASYON AMAÇLIDIR’

İddiaların doğru olmadığını belirten Bakan Tunç, “Diğer yandan da hukuk mahkemelerinde, asliye hukuk mahkemesinde de yine Cumhuriyet Halk Partili delegeler tarafından açılan kongreyi iptal davaları var. Tedbir kararı reddedilmişti ve oradaki süreçte henüz daha duruşma aşamaları başlamadı ama dün akşam bazı sosyal medya mecralarında maalesef dezenformasyon amaçlı, halkı yanıltıcı bilgi yayma suçunu teşkil edebilecek nitelikte paylaşımlar oldu. Bunlar doğru değil. Burada özellikle yargı sürecini, hakimlerin, savcıların neyi yapacağını sosyal medyadaki gazeteciler ya da kimlerse bu paylaşımları yapanlar onlarla paylaşacak durumda değiller. Yargı kendi mecrasında yürür. Öyle kimin tutuklanacağı, ‘Şu serbest kalacak, bu tutuklanacak’ şeklinde kişilerin sosyal medyada paylaşım yapması tamamen dezenformasyon amaçlıdır. Bu tür paylaşımlar doğru değildir; halkı yanıltmaya yöneliktir. Bunlara itibar edilmemesi gerekir ve bunların zararlı sonuçları olur. Çünkü o paylaşımlar nedeniyle tedirgin olan insanlar olabilir. Ekonomiye zarar verme durumu olabilir. Tüm bunlar doğru şeyler değil. Bu konuda özellikle sosyal medya paylaşımları yapılırken yargı süreçleri zaten kendi mecrasında işler. Onunla ilgili özellikle önden birtakım açıklamalar yapmak ve halkı yanıltmaya yönelik birtakım bilgiler aktarmak doğru şeyler değil. Bunlara da dikkat etmek gerekir. Özellikle sosyal medya kullanıcılarının bu anlamda dezenformasyon teşkil edebilecek paylaşımlardan kaçınması gerekir ki böyle bir paylaşım eğer soruşturma konusu olursa zaten Cumhuriyet savcılıkları da dün akşam olduğu gibi devreye giriyor” diye konuştu.

‘BÖYLE BİR ÇABA İÇERİSİNDE GİRİLMESİ ÇOK ŞIK OLMAMIŞTIR’

Gezi Parkı davası hükümlüsü ve milletvekilliği düşürülen Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi kararının dün Meclis’te okutulması ve ardından da tartışmalara yol açması hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Meclisin çalışma düzeni bellidir. TBMM iç tüzüğündeki kurallar çerçevesinde Meclis çalışmaları yürütülür ve bu kuralın dışına çıkarak birtakım farklı çalışmalar içerisine girmek, Meclis’in saygınlığına da gölge düşüren hususlardır. Bunlara zaten meclis başkanımız gerekli cevabı da vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ortadadır. Yargıtay’ın kararı da ortadadır. Tabii yerel mahkemenin ve Yargıtay’ın vermiş olduğu karar sonrasında Meclis tarafından okunmuştur ve dolayısıyla yeniden yargılama söz konusu olmadığı için kesinlikle devam etmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin kararının orada okunması sonuca etkili bir durum değildir. Özellikle Meclis Başkanvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder'in rahatsızlığı nedeniyle Meclis’in milletvekillerinin çoğunluğunun orada bulunmadığı, Meclis’in çalışmalarına ara verilecek bir ortamda, böyle bir çaba içerisine girilmesi çok şık olmamıştır. Zaten gerekli cevabı da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş vermiştir” diye konuştu.

‘TCK’YA GÖRE SUÇSA BUNUN İNTERNETTE İŞLENMESİNMESİ DE SUÇTUR’

Bilişim suçlarının artması ile ilgili de soruyu yanıtlayan Bakan Tunç, “Tabii teknolojinin artması, internet çağı, bilişim suçlarını artırdı. Bu konuda yargının belli bir iş yükünü de özellikle sosyal medyada işlenen ve internette işlenen sadece hakaret, tehdit suçları değil, kişilik hakları, özel hayatın korunması, bunlar önemli. Bunun yanı sıra internet yoluyla dolandırıcılık, yasa dışı bahis ve kumar gibi hususlar da maalesef son zamanlarda artmaya devam ediyor. Bu konuda özellikle bizim yargı paketimizde, bilişim suçlarına yönelik, telefon dolandırıcılığına yönelik birtakım tedbirler içeren önemli düzenlemeler olacak. Bu 39 maddenin içerisinde bunlar da var. Sosyal medya evet bir özgürlük alanı ama özgürlüğün de özellikle temel hakların korunması bakımından sınırları vardır. Eğer bir husus gerçek hayatta suç teşkil ediyorsa, işlediğiniz bir fiil, bir hakaret, tehdit ya da dolandırıcılık, bu Türk Ceza Kanunu’na göre suçsa bu, bunun internette işlenmesi, sosyal medyada işlenmesi de aynı şekilde suçtur. Bu kapsamda zaten bizim önlenmesine dair kanunumuz var. 2007’de çıkmıştı; 2012, 2014’te ve 2020 yıllarında güncellemeler yapılmıştı ve bu kapsamda da önümüzdeki süreçte uygulamadan kaynaklanan problemleri giderecek bazı çalışmalarımız olacak” dedi. (DHA)

haber:Nazım Özgün ERBULAN-Ardacan UZUN/İZMİT (Kocaeli), (DHA)-

Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil (2)

 

BAKAN TUNÇ, 'YARGI VE İŞ DÜNYASI SEMPOZYUMU'NA KATILDI

Adalet Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ortaklığında ticaret ve sözleşme hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ile alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin tartışılacağı ‘Yargı ve İş Dünyası’ başlıklı sempozyum, bugün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un katılımıyla başladı. Bir gün sürecek sempozyuma TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Günay, Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Yargıtay Birinci Başkanvekili Adem Albayrak, hakim ve savcılar ile davetliler katıldı.

Adalet Bakanı Yılmaz, sempozyumdaki konuşmasında hem adliye binalarına yapılan yatırımlar hem de yargı anlamındaki değişikliklere değinerek, "Ben, ‘Hukuk devleti ilkesi güçlendi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik bir hukuk devletidir’ dediğimde buna itiraz edenler oluyor. ‘Adalet Bakanı bunu sürekli niye tekrar ediyor? Demek ki bir problem mi var?’ şeklinde birtakım eleştirilerle karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye'de hukuk güvenliğinin olmadığı yönünde maalesef birtakım dezenformasyonlar söz konusu. Hukuk güvenliği endeksi şeklinde masa başında oluşturulmuş, ülkemizi karalamaya yönelik, yargı camiamızı karalamaya yönelik birtakım endekslerle maalesef haksız ithamlarda da bulunanlar var. Türkiye'nin hukuk güvenliği endeksinde dünya sıralamasında geride olduğunu söyleyenler, Türkiye'ye haksızlık yapıyorlar. O listeye baktığımız zaman ülkemizin üstünde gösterilen birçok ülkede yargı kurumlarının nasıl olduğunu, orada demokratik seçimlerin bile yapılmadığını gördüğümüzde, bu listelerin bir inandırıcılığı söz konusu değil. Masa başında düzenlenmiş, herhangi bir objektif kritere dayanmayan, ülkemizde röportaj yaptıkları kişilerin, özellikle muhalif sayılan kişilerden, belli ideolojiye sahip kişilerden görüşler alınarak oluşturulmuş yanlı listelerle ülkemizin o sıralamada olduğunu söylemek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve yargımıza büyük haksızlık. Yine o endekslerde, basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail'in daha gerisinde göstermek mümkün mü? Son 1 yılda İsrail’in 200’den fazla gazeteciyi öldürmüşken, onların yaşam hakkını ihlal etmişken nasıl İsrail, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin basın özgürlüğü anlamında önünde olabilir? Bu mümkün mü? Tamamen kara propagandaya yönelik birtakım çalışmalar var. Tabii bunlara karşı da elbette ki cevaplarımızı vermek durumundayız” dedi.

‘HUKUK GÜVENLİĞİ OLMASA BU YABANCI YATIRIMCI TÜRKİYE’YE GELEBİLİR MİYDİ?’

Türkiye’nin hukuk güvenliği noktasında en güvenli ülkelerden biri olduğunu, yargının her zamankinden daha bağımsız ve tarafsız olduğunu söyleyen Bakan Tunç, "Bunu açıklıkla söylüyoruz. Evet, yargı tarihimizde istemediğimiz, özellikle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda tartışıldığı dönemler çok oldu. Hatırlıyoruz, yani 27 Mayıs yargısı. Bu ülkenin başbakanını, bakanlarını darağacına gönderen yargı sistemi. Yine 12 Eylül'de ‘Bir sağdan, bir soldan’ diyerek o gençlerin idama mahkum olduğu yıllar. 28 Şubat yargısı; adeta vesayetçi anlayışın emrine girmiş, darbecileri savunan, darbe mağdurlarını yargılayan, milletin hakkını, hukukunu savunmayan bir yargı sisteminden, bugün milli iradeye saygı duyan, demokrasiye saygı duyan, işte 15 Temmuz'da darbeciler sahneye çıktığında, millet, meydanlarda darbecilere karşı koyarken, bu ülkenin Cumhuriyet savcıları, hakimleri evlerinde oturmayıp adliyelere koşarak o darbeciler hakkında gözaltı kararları ve yakalama kararları vererek milletin huzurunda onların hesap vermelerini sağlamıştır. Aradaki fark budur. Yargımız, 15 Temmuz’da demokratik hukuk devletine saygı duyan, milli iradenin yanında duran ve milletin hakkını, hukukunu koruyan, insan haklarını savunan bir yargı olarak dünyaya örnek olmuştur ve yıllar sonra 28 Şubat darbecileri, 12 Eylül darbecileri milletin huzurunda hesap vermiştir ve geldiğimiz noktayla da gurur duymak gerekir. Hukuk güvenliği olmasa bu yabancı yatırımcı Türkiye'ye gelebilir miydi? 2002 yılına kadar 80 yıl boyunca bu ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye tutarı 15 milyar dolar. 2002’den bugüne 23 yılda 273 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı gelmiş. Katbekat artmış. Sadece 23 yılda 273 milyar dolar, 80 yılda 15 milyar dolar. Hukuk güvenliği tahkim edildiği için, hukuk devleti ilkesi tahkim edildiği için, ülkemiz yüksek standartlı bir demokrasiye kavuştuğu için bu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Birileri, özellikle ülkemiz muhalefeti maalesef Türkiye’yi bu noktada karalayarak, ‘Hukuk güvenliği yok, yatırımcıya buraya gelmeyin, burada zorlanırsınız’ demek ülkemizi menfaatine değildir; yatırımcının menfaatine değildir. Biz hukukla ekonomiyi, adaletle kalkınmayı atbaşı götüren bir iktidarız. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bunu gerçekleştirdik, başarmaya da devam ediyoruz ve bugünkü toplantımız da zaten işte bunun en güzel örneği; iş dünyasıyla yargı dünyasını bir araya getirmek” ifadelerini kullandı.

‘PEŞİN HÜKÜMLERLE BİRİLERİNİN SUÇSUZ YA DA MAHKUM İLAN EDİLMESİ HUKUK DEVLETİYLE ASLA BAĞDAŞMAZ’

Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden yargının hedef alınmasını üzülerek takip ettiklerini ifade eden Bakan Tunç, “Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi hukukla ve hukuk devletiyle asla bağdaşmaz. Biz masumiyet karinesine önem veriyoruz. Lekelenmeme hakkı anayasal bir haktır ve bu konuda özellikle yaptığımız düzenlemelerle soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi imkanları gibi ve diğer ceza muhakemesi kanununda yaptığımız düzenlemelerle, bu konuda özellikle masumiyet karinesine hep dikkat çekiyoruz ancak devam eden soruşturmalarla ilgili dosyanın içeriğini bilmeden, delilleri görmeden, daha ilk andan itibaren ‘Yargı yanlış yapıyor, olamaz, suçsuz’ demek de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ters. Özellikle yargı mensuplarını bu konuda tehdit etmek, yargıyı karalamaya yönelik beyanlarda bulunmak, sokak çağrısı yapmak, boykot çağrısı yapmak, bunlar doğru değil. Burada hep beraber yargı sürecini beklemek durumundayız. Zaten soruşturma sonrasında her şey ortaya çıkacaktır. Suçluyla, suçsuz, kim ne yapmış, delilleriyle, iddianame ortaya çıktığında kamuoyu, tüm şeffaflığıyla görecektir” dedi.

‘YOLSUZLUK SORUŞTURMALARI EKONOMİMİZ İÇİN OLUMLU BİR GELİŞMEDİR’

Boykot çağrısının akıl alır bir şey olmadığını da söyleyen Bakan Tunç, “İş adamlarımız, özellikle iş dünyamız, esnafımız gördü ki bu boykot çağrısına milletimiz itibar etmedi. Bunun hiç kimseye bir faydası yok; ülkemize faydası yok. Üretimi durdurmanın, esnafın kepenk kapatmasını sağlamanın kime ne faydası olabilir? Bu çağrıları yapana ne faydası olabilir? Dolayısıyla farklı tepkiler demokratik ülkelerde gösterilebilir ama özellikle vatandaşlarımızın alım gücünü etkileyebilecek, ekonomiyi sarsmaya yönelik çabalar, milletimiz tarafından takdir görmez; yeri ve zamanı geldiğinde de cevabını verir. Burada özellikle yolsuzluk soruşturmaları aslında ekonomimiz için olumlu bir gelişmedir. Hesap verilebilirlik, şeffaflık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesini önlemeye yönelik yargının tutumu takdir edilmesi gereken ve özellikle saygı duyulması gereken bir tavırdır. Kamu kaynakları hepimizin. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı çarçur edilirken, yargının buna sessiz kalmasını beklemek, hukuk devletinde ve demokraside mümkün müdür? Elbette ki yargı, yolsuzluk yapandan da hukuka aykırı davranandan da hesap soracaktır. Yapılan budur; yoksa aksi takdirde her şey layüsel olur; herkes istediğini yapmaya kalkışır ve burada özellikle yargı süreçlerine zarar vermeyecek, yargıyı etkilemeyecek, yargıyı etkilemeye yönelik çabalardan, davranışlardan, kaçınmak gerekir. Yargı bağımsızdır, yargı görevini yapar ama hiç kimse yargının yerine geçip hüküm dağıtamaz. Bugün yargının attığı her adım şeffaflıkla ve milletimizin gözü önünde gerçekleştirilmektedir. Hukukun üstünlüğüne inanan hiç kimsenin bu süreçten rahatsız olmaması gerekir. Çünkü yargı kim olursa olsun suça karşı hukukla yürür. Kimseye de hukuk dışında bir zırh koruma tanımaz. Yargı ne suçluyu saklar ne de suçsuzu lekeler. Yeter ki hukuk konuşsun, yeter ki yargı, kendi mecrasında özgürce ve tarafsız şekilde işini yapsın. Adalet yerini bulduğunda ekonomi güçlenir, yatırım ortamı canlanır, toplumsal güven artar. Bu vesileyle sürece dair sabırlı, sağduyulu ve adalet temelli yaklaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanan herkesin bu sürece destek olması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

‘MASA BAŞINDA BU DEĞERLENDİRMELERİ YAPMADIK’

Yargı Reformu Strateji Belgesi hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Orada 264 hedef var. Bu hedeflerin içerisinde özellikle kurumsal kapasitenin daha da güçlendirilmesi ve süreçlerin hızlandırılmasına yönelik birtakım yenilikler, hedeflerimiz var. Yine ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik soruşturma aşaması, kovuşturma aşaması ve infaz aşaması 3 de birbirinden değerli aşamalar ve toplumu suçtan korumaya yönelik önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek. Tabii özellikle hukuk yargılamalarının gecikmeksizin sonuçlandırılması ile ilgili alacağımız tedbirler, birtakım sadeleştirmeler var. Duruşmaların uzun sürmemesi, ceza davalarında duruşmaların kesintisiz devam etmesi, ara vermeden karara ulaşılması, delillerin öncelikle baştan toplanmış olması; tüm bunlar özellikle uygulamadan kaynaklanan birtakım problemleri çözecek önemli tespitlerimiz oldu. Bunu yaparken masa başında bu değerlendirmeleri yapmadık. Yaklaşık 1-1,5 yıl tüm taraflarla görüştük, hukukçularımızla görüştük, akademisyenlerimizden görüşler aldık. Hukuk fakültelerimizden, barolarımızdan ve yargıda görev yapan hakimlerimiz, savcılarımızdan, tüm kademelerden aldığımız görüşler ve vatandaşlarımıza da açtık. Vatandaşlarımız internet yoluyla bizlere ulaştı. 55 bine yakın görüş vatandaşlarımızdan geldi ve tüm bunlar değerlendirilerek 264 öncelikli hedefi belirledik. Önümüzdeki 2029'a kadar geçecek süreci takvimlendireceğiz ve adalete erişimi kolaylaştırmaya yönelik özellikle bazı düzenlemelerimiz olacak. Tabii ilk yargı paketimiz ceza adaleti sistemiyle ilgili. Burada 39 maddelik bir paket hazırlığımız oldu” dedi.

‘KİRACILARLA UYUŞMAZLIKLARIN YARI YARIYA ANLAŞMAYLA SONUÇLANDIĞINI GÖRÜYORUZ’

Ara buluculuk sisteminin önemli bir kısmını iş uyuşmazlıklarının teşkil etiğini de söyleyen Bakan Tunç, “İşçi ile işverenin dostane bir şekilde, barışarak masadan kalkmasını çok önemsiyoruz. Bu toplumsal barışa hizmet eden çok önemli bir durum ve bu anlamda da iş uyuşmazlıklarındaki zorunlu dava şartı ara buluculuk başarıyla sürüyor. Bugüne kadar 2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığı ara bulucuların önüne gelmiş, 1 milyon 112 bin 189 anlaşma sağlanmış ve eğer dava şartı ara buluculuk olmasaydı iş mahkemelerimizin ve 9’uncu Hukuk Dairemizin iş yükü çok daha artmış olacaktı” dedi.

Zorunlu ara buluculuk kapsamına kira uyuşmazlıklarının alınmasıyla ilgili de konuşan Bakan Tunç, “Komşuluk hukukundan doğan davalarda bir de tarımsal hizmet sözleşmelerinde, bunlarla ilgili zorunlu ara buluculuğu getirdikten sonra, özellikle kiracılarda neredeyse yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmayla sonuçlandığını görüyoruz” diyerek 1 Eylül 2023'ten itibaren kira uyuşmazlıklarında toplam 348 bin 341 başvuru olduğunu, bunlardan 127 bin 418’inin anlaşmayla sonuçlandığını açıkladı.

Bakan Tunç, ayrıca ara buluculuğu Singapur Sözleşmesi ile uluslararası alana da taşıdıklarını belirtti. (DHA)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve taka61.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.