Ateş savaşçıları o anları anlattı
Ateş savaşçıları o anları anlattı
Ateş savaşçıları o anları anlattı
Gümüşhane’den bin 100 kilometre uzaklıktaki Antalya’ya giderek 11 gün boyunca cansiparane şekilde orman yangınlarıyla mücadele eden Gümüşhane Belediyesi İtfaiye görevlileri zaman zaman ölümle burun buruna kaldıkları o anları anlattı.
Gümüşhane Belediye Başkanı Ercan Çimen, Antalya ve Muğla’daki yangınların söndürülmesinin ardından Gümüşhane’deki görevlerinin başına dönen Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Demir, İtfaiye Müdürü Nusret Aslan ve İtfaiye görevlilerini makamında kabul ederek plaket takdim etti.
İl Özel İdaresi ekipleriyle birlikte bölgede gerçekleşen ve günlerce süren yangınlarda zaman zaman hayatlarını da tehlikeye atarak başarılı çalışmalar yapan ekibe teşekkür eden Başkan Çimen, Gümüşhane ekibinin yangını duyar duymaz ilk saatlerde orada olduğunu hatırlattı.
Belediye Başkan Yardımcısının ekip başı olarak Antalya’ya gitmesi, ekibin orada gözünü kırpmadan yangına, ateşe su tutması ve ateşi söndürmek için mücadele etmesini takdirle karşıladığını kaydeden Başkan Çimen, “Hazreti İbrahim’in ateşini söndürmek için karınca misali sizlerde orada o mücadele içerisinde oldunuz. Biz gururlandık. Sosyal medyada ve haber kanallarında sizleri görüp Gümüşhane Belediyesi’nin hem başkan yardımcısı hem itfaiye müdürü ve itfaiye ekibinin orada olması bizi onurlandırdı, gururlandırdı. Vatan, millet ve bayrak konusunda Gümüşhane’nin hassasiyetini biliyorum. Ben sizlere teşekkür ediyorum. Bu tür felaketler bugün de Kastamonumuzda, Bartınımızda, Sinopumuzda oluyor ve can kayıpları var. Ben oradaki sel felaketinde rahmetli olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Devletimiz büyük bir devlet. Bunların altından da kalkacaktır. Bizlere de yine ne görev düşerse bir vatan evladı olarak ben ve sizler her zaman bu milletin emrinde olduğumuzu buradan da tekrar beyan etmek istiyorum” dedi.
Konuşmasının ardından yangın söndürmede görev alan personelinin çalışmalar sırasında neler yaşadıklarını dinleyen Başkan Çimen daha sonra tüm ekibine gösterdikleri üstün başarı ve özverili çalışmaları nedeniyle plaket takdim etti.
Yangın haberini alır almaz dualarla uğurlandıkları Gümüşhane’den gece yarısı ulaştıkları yangın bölgesinde Türkiye’nin dört bir tarafından meslektaşları ve vatandaşlarla birlikte hemen çalışmalara katılan Gümüşhane İtfaiyesi görevlileri ise yaşadıkları o anları İHA mikrofonlarına anlattı.
İtfaiye müdürü iken Belediye Başkan Yardımcılığı görevine atandıktan birkaç gün sonra Antalya’daki yangına müdahale etmeye giden ve görevi sırasında birden alevlerin arasında kalmaları nedeniyle ayağındaki terlikleri, omuzundaki yangın söndürme hortumuyla basına yansıyan Mustafa Demir, yine aynı durum olursa bir an bile düşünmeden gidebileceğini söyledi.
“Başkan yardımcısı olarak değil, bir itfaiye eri olarak gerekeni yaptık”
Yangın haberini Sema Doğan Yaşam Alanında ailesiyle kahvaltı yaptığı sırada aldığını aktararak “Kahvaltı sırasında telefonum çaldı, başkanım aradı. Yeni İtfaiye Müdürü Nusret Aslan’la görüşüp ekip kurup kurmamı ve Manavgat’a ekip çıkarmamı istedi.
Telefonu kapattım, eşimin yüzüne baktım. Dedim “Ben gidiyorum. Yangın var, gitmemiz gerekiyor.” Hemen ekibimizi kurup yola çıktık. Ülkemizin ücra köşesinde bizden bin 100 kilometre uzaklıkta bir şehirde insanların canı yanarken burada oturmaya içim el vermedi. İtfaiye Müdürlüğünün de vermiş olduğu kurtarmaya heyecanı, o mücadele heyecanı devam etti ve yola çıktık. Gittik elimizden geleni yaptık. Gücümüz nispetinde bir başkan yardımcısı olarak değil, bir itfaiye eri olarak gerekeni yaptık. Sloganımız çocuklarımız için bir ağaç bile kurtarırsak kardır dedik. Çocuklarımız için Gümüşhane’de yaşayan gençler için, Manavgat’ta yaşayanlar için elimizden geldiği kadar ağaçları kurtarmaya çalıştık ve gücümüz nispetinde başarılı olduğumuza da inanıyoruz. İtfaiyeci olarak biz hep ateşi söndürmeyi hedef aldık bugüne kadar. Çaresiz kaldığımız anlar oldu. Mücadelede yorgun düştüğümüz anlar oldu. Ama yılmadık. Allah’a şükür, bugün Manavgat insanı da Antalya insanı da rahat bir nefes alıyor. Allah tekrarını nasip etmesin diyorum” dedi.
“Ateşin bizi içine alması an meselesiydi”
Bölgede başından geçenleri anlatan Demir, “Bir bölgeye indik hortumları açtık tam söndüreceği o ara buraya müdahale edilmeyecek denildi. Tabi o sinirle çıktık derenin içinden. Köye doğru ateş gidiyordu. Köyün tepesine çıktık. Biz oraya gidene kadar da herhangi bir araç yoktu. Orman ekipleri de peşimize geldi. Hortumu açtık çıktık üste. Suyla müdahale ediyoruz. O ara ateşi söndürüp kontrol altına aldığımızı düşünüyorduk. Dumandan etkilenmemek için oturduk. O sırada bir an gözümü açtım ki ağaçların üstünden alev koparak geliyor. Geri geri geliyoruz hortumla ama sağıma dönüyorum sağında bir ateş, soluma dönüyorum Ormancılar oraya müdahale ediyor biz buraya. En son arabanın yanına kadar ateş bizi süpürttü. O sırada kaçış noktası aradım. Ateşin artık bizi içine alması an meselesiydi. Yiyecek ekmeğimiz varmış. Tam o anda rüzgar bir anda ters esmeye başladı. O sırada diğer 2 arkadaşım geldi yanımıza. Sorduk onlar da Orman işletmenin yanan arabasını söndürmüşler. Kaçış noktası ararken arkadaşıma dedim bırakıp gidelim diye o bırakmadı. Bekledik ateş ya bizi saracak yada bırakacaktı. O anda ters esen rüzgar herşeyi değiştirdi. Ateş geri gitti. Arazözler geldi. Biz de o arada yangının içindeki hortumlarımızı çıkardık arabanın üstüne yükledik ve gerdi gittik. Bizi gören yardım gönüllüleri koşarak yanımıza geldiler, gözlerimize ilaç döktüler. O şokla birbirimize güldük. Ateşin içinde kaldık belki de çok farklı olabilirdi. 3 yıl itfaiye müdürlüğü yaptım, yangınlara girdim ama orada çaresiz kaldık. Ateş ya bizi yutacaktı ya arabamızı bırakıp kaçacaktık. O unutamayacağım anlardan birisi oldu” diye konuştu.
“O an ayağın çıplakmış, terlik varmış önemli değil”
Ayağında terlikler, omuzunda itfaiye hortumuyla basına yansıyan fotoğrafını da anlatan Demir, “Ertesi gün tekrar yangına çıktık, duman arıyoruz. İtfaiyeci ateş arar. 2-3 viraj döndükten sonra ateş karşımıza çıktı. O an ayaklarında terlikler var. Ben kamuflaj giyinmemiştim. Terlikleri hiç farketmedim bile. O an ayağın çıplakmış, terlik varmış önemli değil. O anda koptum. Gücümüz nispetinde çok ağaç ve canlı kurtardık. Allah’a şükürler olsun, ailelerimizin, sevdiklerimizin dualarıyla sağ salim geri döndük. Yine olsa yine giderim. Tereddüt bile etmem” ifadelerini kullandı.
“Her kula nasip olmayacak kutsal bir göreve gittik”
İtfaiye erleri Şuayip Ceylan ve Murat Bal’la bölgede söndürme çalışmalarına katılan İtfaiye Amiri Muhammet Aydın ise her kula nasip olmayacak bir göreve gittiklerini belirterek, “Biz bu göreve gönderdiği için Belediye Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Belediye Başkan Yardımcımıza bizimle bu yolu geldiği için bizimle birlikte mücadele verdiği için ona da çok teşekkür ediyoruz. Arkadaşlarımızla sırt sırta alevlerin arasında mücadele verdik. İl Özel İdare’den bizimle gelen ve bize yardımları dokunan arkadaşlarımıza hepsine çok teşekkür ediyoruz. Buradan bize dualar eden, telefonla, mesajla arayarak halimizi hatırımızı soran, bizlere moral veren tüm Gümüşhane halkına teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Yangın boyunca 8 günü Manavgat, 3 günü Muğla olmak üzere 11 günlük çalışma yürüttüklerini kaydeden Aydın, “Manavgat’taki ekiplerden 9’u büyükşehirlerden birisi de bizden oluşan 10 ekibi Muğla’ya gönderdiler. Ve biz orada toplamda 11 günlük çalışma yürüttük. En fazla müdahalelerin olduğu en fazla bizim kendi içimizde kendi vicdanımızla hareket etme imkanımız olduğu dönemlerde çok daha başarılı olduk” dedi.
“Helikopteriyle, uçağıyla, itfaiyecisiyle herkes elinden gelen her şeyi yaptı”
Manavgat’ta “Devlet nerede” diyenlere cevap veren Aydın, “81 il artı 50-60 ilçe olmak üzere sayısız personelle devlet oradaydı. Helikopteriyle, uçağıyla, itfaiyecisiyle herkes elinden gelen her şeyi yaptı. Edirne’den Kars’a kadar bütün ekiplerimiz oradaydı” diye konuştu.
“Alevlerin arasında kaldık”
İtfaiyeciler olarak odak noktalarının alevler olduğunu anlatan Aydın, şunları söyledi: “Biz alev nerdeyse direk oraya, alevlere aracınızı sürerek gittik. Adıyaman, Samsun, Antalya, Ankara itfaiyelerinden de su takviyesi geldi. Biz alevlerin arasında kaldık. Gittiğimiz alanda ters rüzgarın da esmesiyle tehlikenin içerisine düştük. Orman İşletme ekiplerinin araçlarının yanma durumu vardı. Onu söndürürken bir anda kendi aracımız poyrazın da etkisiyle alevlerin arasında kaldı. Orada Murat Bal arkadaşımız büyük bir cesaret örneği göstererek hemen arabayı oradan uzaklaştırdı. Hem Allah’ın yardımıyla hem bizlerin mücadelesiyle oradaki köyü ve kendimizi alevlerin arasından kurtarmış olduk.”
“Yöre halkı bir dakika olsun bizi yalnız bırakmadı”
Kendilerini en çok etkileyen olaylardan birisinin bölge halkı olduğunu kaydeden Aydın, “Kadırhan köyü ve Çorak köylerinin kurtarılmasında baş rol oynadık diyebiliriz. Sonra Kızıldağ köyüne çıktığımızda bizim arabayı gören vatandaşlar, köylüler geldiler. Bize ’Burada durun, siz bir yere gitmeyin, ekmeğiniz, suyunuz, çorbanız neye ihtiyacınız varsa biz getirelim. Yeter ki burada durun’ dediler. O mücadelemizi gördüler. Oradaki insanlarda, diğer itfaiyeci arkadaşlar da gördü. 4 kişi gittik ama orada bize katılanlarla 40 kişilik bir ekip olduk. Bizim oraya gittiğimiz beşinci gün itibariyle yangınlar tamamen kontrol altına alınmıştı. Soğutma çalışması yapıyorduk. Manavgat’a yağmur yağıp rahatlayınca oradan da Muğla tarafına geçtik. Yine olsa hiç düşünmeden gideriz. Diğer arkadaşlarımız da bizi de alsaydınız, bizde gelseydik dedi. Gümüşhane’nin insanı altın kalpli insanlar. Ben bir parantez de yörük halkını açmak istiyorum. Harika bir topluluk harika bir millet. Bir dakika olsun bizi yalnız bırakmadılar köylüler, vatandaşlar. Ekmeğinden, suyundan, yemeğinden, iç çamaşırından, ayranından, sodasından ne varsa getirdiler. Biz ılık su içmedik. Bırakın sıcak suyu ılık su içmedik. Sürekli araba geliyor, bagajını açıyor, yeter bizim var olmayan arkadaşlara götürüyoruz ama onlar hala arabanın içerisinden atmaya, bize zorla elimize tutuşturmaya çalıştılar. Allah razı olsun. Müdahale ettik, hortum toplatmadılar onlar topladılar. Bizimle ormanın içerisine, alevlerin arasına kadar gelip arkamızda yani ne yapabiliriz bizi yönlendirin diyecek kadar asil bir toplum” şeklinde konuştu.
“Ateşin içine girip ölümle burun buruna geldiğinizde ilk aklınıza gelen neydi?” sorusunu cevaplandıran Aydın, “Bizim orada yangını söndürmek, o köyü kurtarmaktan başka aklımıza hiçbir şey gelmedi. Biz gerçekten oradaki insanları bir an önce burayı nasıl söndürürüz, bu köyü nasıl kurtarırızı düşündük. Bizim aklımızda her zaman o vardı. İtfaiye olarak odak noktamız direk alevler olduğu için biz alev gördüğümüz yerde burada bir tane daha ağacı nasıl kurtarabilirizin hesabını yaptık. Onlar bizim ak ciğerlerimiz, oradaki insanların akciğerleri. Biz köylerden de ormanın içerisine girerek birkaç tane daha ağaç kurtarabilirsek ne mutlu bize mantığıyla ilerledik ve çok şükür orada elimizden gelen her şeyi yaptık” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Yangınlar nedeniyle gökyüzünün kızıl renge büründüğü, gündüzlerin geceye döndüğü bölgeye Gümüşhane İl Özel İdaresi tarafından 1 dozer, 1 su tankeri, 1 tır ve 1 öncü araç ile toplam 4 personel, Gümüşhane Belediyesi İtfaiye müdürlüğünden ise bir araç, 2 şoför ve 2 itfaiye eri görevlendirilmişti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.