Trabzonspor'un Büyük Kupa Koleksiyoncusu!
O bir efsane değil gerçeğin ta kendisi. Trabzon sporunun önemli köklerinden biri olan Ahmet Suat Özyazıcı, Bordo-Mavili takımla, “Anadolu İhtilali’ni” gerçekleştiren bir futbol üstadı. Yıllarca süren şampiyonluk sevdasını kendi öz değerlerini ve varlıklarını bir araya toplayarak Türk futbolunda büyük bir çığır açan, Türkiye Ligi Şampiyonluğuna tam 4 kez uzanan Özyazıcı, büyük kupa koleksiyoncusu. Türkiye’de lig kupalarının yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Kupası, Başbakanlık, Kıbrıs Barış Kupası ve Balkan Kupası’nı kazanan bir teknik adam olarak dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir başarının sahibi. Hoş sohbeti, tatlı dili “yılanı bile deliğinden çıkarır” yapısıyla büyükle büyük, küçükle küçük olan Ahmet Suat Özyazıcı…
Futbolla tanışmanızdan başlayalım…
Mahalle arasında futbola başladım. İlk kulübüm Yolspor. 1954 yılında bu kulüpte forma giymeye başladım. Yolspor o sezon kurulmuştu ve lisanssız oyuncu arıyordu. Transfer yapması mümkün değildi ancak daha önce hiçbir kulüpte forma giymemiş futbolcuları oynatabilirdi. Bu kulübün başında ise mahallemizin büyüklerinden nam-ı diğer Akrep Celal vardı. Beni Yolspor’a o yönlendirdi. Bu kulüpte bir yıl forma giydim. Sonrasında İdmanocağı’na transfer oldum. 1956 yılında ise askere giderek Havagücü’nde futbol oynamaya devam ettim. Askerlik sonrası İdmanocağı’nda tekrar forma giydim.
Havagücü’nde forma giydiniz. O döneme ait unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Trabzon’da Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası oynadık. Ben de Havagücü’nde Trabzonlu Osman’la (Hamur) birlikte orta sahada görev yapıyordum. Finalde İdmanocağı’yla karşılaştık. Top taca çıktığında almaya gittim. Rahmetli başkan Rıfat Dedeoğlu bana “Sen İdmanocak’lı değil misin?” dedi. Ben de kendisine, “Nerede görev yapıyorsam, oralıyım” dedim.
Askerlik sonrası neler yaptınız?
Tekrar İdmanocağı’nda futbol oynamaya başladım. Bu kulüpte uzun yıllar şampiyonluklar yaşadık. 1962 yılından itibaren İdmanocağı’nda futbolcu, takım kaptanı ve antrenör olarak görevler yaptım. İdmanocağı tarihinde iki Sebahattin’in çok önemli bir rolü vardır. Bunlardan biri Sebahattin Kundupoğlu diğeri ise Sebahattin Canoğlu’dur. (Kaptan Sebahattin lakaplı) Sebahattin Kundupoğlu yönetici, Sebahattin Canoğlu ise benden önce futbolcu, takım kaptanı ve antrenör olarak görev yapmıştır.
İlk milli formayı ne zaman giydiniz?
1959 yılında Beyrut’ta Akdeniz Oyunları’nda amatör milli oldum. O dönemde milli takımlar şimdiki gibi birçok kategoriden oluşmuyordu. A, Amatör ve Genç milli takımı vardı. 1960 yılında ise Roma’da olimpiyatlara katıldım. İkisinin toplamı 11 maçtı ve ben hepsinde forma giydim.
Meşhur yarım kupanın hikayesini bir de sizden dinleyelim…
Futbol Federasyonu almış olduğu kararla 1958-1959 Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası final grubu müsabakalarının Trabzon’da yapılması kararlaştırılmıştı. Trabzon’da gerçekleştirilen final grubuna Türkiye’den Trabzon İdmanocağı ve Ankara Havagücü ile birlikte Bursa Güvenspor ve Kütahya Linyitspor olmak üzere toplam dört takım katılma hakkı elde etmişti. Grupta yapılan üçer müsabakada İdmanocağı ve Ankara Havagücü takımları 4’er puan topladılar. Eğer İdmanocağı son oynadığı Bursa Güvenspor maçını kazansaydı 5 puanla şampiyon olacaktı. Maç 0-0 berabere bitince İdmanocağı ve Havagücü’nün puanları, diğer maçlarda attıkları ve yedikleri goller de aynıydı. Bir maç daha yapılması düşünüldü. Havagücü’nden Tacettin binbaşı, “Başka sahada oynayalım” dedi.
Maçlar puan sistemiyle oynandığı için alttaki takımlara haksızlık olurdu. Futbol Federasyonu’na başvuruldu. Futbol Federasyonu da iki takımı da birinci yaptı. Bunun için de kupanın ortadan ikiye ayrılmasına karar verildi. Kupanın ölçüleri alındı. O dönemdeki Erkek Sanat Lisesi tesviye bölümünde kupa eşit biçimde ikiye ayrıldı. İki takım da Türkiye birincisi ilan edildi. Eski takımıma karşı oynamak zordu. Giydiğim formamın da hakkını vermeliydim. Benim için gerçekten çok zor bir maçtı. Sonucun böyle olacağı kimsenin aklından geçmezdi. Ancak böyle bir olaya belki de en çok ben sevindim. İdmanocağı, İdmangücü, Martıspor ve Karadenizgücü birleşerek Trabzonspor’u oluşturdu. İdmanocağı’nın da kupası bu nedenle Trabzonspor’a verildi ve Trabzonspor’un müzesinde sergileniyor. Havagücü’nün ise kapandığını biliyorum. Havagücü’nde oynarken elde ettiğimiz kupanın diğer bölümünü değil, İdmanocağı’nın elde ettiği bölümünü görerek hasret gideriyorum.
İdmanocağı’nda kaptan ve antrenör olarak kazandığınız 1. Türkiye Amatör Şampiyonluğu eşine az rastlanır bir başarı…
İdmanocağı takımı futbolda Anadolu’ya yön veren takımların başında geliyordu. Bölge ve Türkiye şampiyonlukları kazanıyorduk. 1962 yılından sonra takım kaptanı ve antrenörü oldum. 1963-1964 sezonunda Bölge Şampiyonu olduk ve Türkiye Amatör Şampiyonası finalini de kazanarak bir ilke imza attık. Hem antrenör hem de takım kaptanı olarak İdmanocağı’na bölge şampiyonu ve Türkiye Şampiyonluğu kazanma sevinci ve mutluluğunu yaşadım.
Aynı başarıyı tekrarlamak ilki kadar önemliydi…
1965-1966 sezonunda takım kaptanı ve antrenörü olarak yine Bölge Küme ve Türkiye Amatör Şampiyonluğu kazanma mutluluğunu yaşadım.
İdmanocağı 1965 yılında Türkiye Kupası’nda Beşiktaş’ı elemişti. Amatör bir takım için eşi olmayan bir başarı…
Evet. 1965 yılında Türkiye Kupası’nda ilk maçta Sarıyer’i eledik. İkinci turda eşleştiğimiz Beşiktaş maçlarını hiç unutamam. Beşiktaş kupada bizimle eşleştiği için turu çantada keklik zannediyordu. Bizi rahat eleyeceklerini hesap eden Beşiktaşlılar için evdeki hesap çarşıya uymadı. Trabzon’daki ilk maçımız 0-0 bitti. Beşiktaş işi İstanbul’da bitirmeyi hesaplarken İnönü Stadı’ndaki oynanan maçı Yaşar’ın golüyle 0-1 kazanarak Türkiye’de bir ilke imza attık. Bir amatör takımın bir profesyonel takımı Türkiye Kupası’ndan eleme mutluluğu yaşadık ve yaşattık.
İdmanocağı’yla 1966 yılında Başbakanlık Kupası finali oynadınız…
1965-1966 sezonunda Türkiye Amatör Şampiyonu olduktan sonra statü gereği Başbakanlık Kupası finali oynamaya hak kazandık. Eskişehirspor’la Ankara’da oynadığımız maçı 1-0 kaybettik.
Trabzonspor’un kuruluşuyla ilgili anılarınız kuşkusuz fazladır. İçlerinden birini anlatır mısınız?
Türkiye 1. Profesyonel Futbol Ligi 1959 yılında kuruldu. Profesyonelliği Anadolu’ya yaymak ve geliştirmek için 1963 yılında 2. Lig kuruldu. Futbol Federasyonu 2. Lige şehir takımlarını almak için 1965 yılında özel bir yasa çıkarttı. 2. Lige 10 yakın şehir adını taşıyan takımları aldı ve sıra Trabzon’a geldi. Bu teklif Trabzon’un iki güzide kulübü olan İdmanocağı ve İdmangücü’ne yapıldı. İdmanocağı ve İdmangücü arasında başlayan “sen büyüksün, ben büyüğüm, senin rengin, benim rengim” kavgası, iki kulübü gizli olarak Trabzonspor’u kurma yarışına götürdü. İlk yarışı İdmangücü yanına Karadenizgücü ve Martıspor’u alarak kurdukları Kırmızı-Beyaz Trabzonspor’la kazandı. İdmanocağı da sarı-kırmızı Trabzonspor’u kurmuştu. Ama İdmangücü’nün kurduğu Trabzonspor, Futbol Federasyonu’ndan tescil oldu. İdmanocağı verilmiş hakkını geri alınmasıyla ilgili Danıştay’a dava açtı. Dava devam ederken Trabzonspor 2. Lig Kırmızı Grupta maçlarını oynamaya devam etti. Ligi dokuzuncu sırada bitirdi ama kavga bitmedi. Trabzonspor ve İdmanocağı arasındaki kavganın son noktasını yine Ankara koydu. 1966-1967 sezonunun bitiminde Futbol Federasyonu olaya el attı. Futbol Federasyon Başkanı Orhan Şeref Apak ve Futbol Genel Direktörü Ulvi Ziya Yenal, Trabzonspor ve İdmanocağı’ndan ikişer yöneticiyi Ankara’ya davet etti ve ikna turları başladı. Dördüncü turda birleşmenin sinyali verildi ve bu olayda en büyük pay sahibi Ulvi Ziya Yenal oldu. Trabzon’da birleşmede emeği geçenler arasında zamanın Trabzon Valisi Kemal Kaya Can’ın da emekleri vardır.
İdmanocağı’ndan Kırmızı-Beyaz Trabzonspor’a transferiniz nasıl gerçekleşti?
İdmanocağı’nın Hacıkasım Mahalesi’nde lokalinde düzenlenen toplantıda Rıfat Dedeoğlu bir konuşma yaparak, “kulübümüzün ismi ve renklerini taşıyan bir takım olursa, ikinci lige katılabiliriz” dedi. Ben de kaptan olarak yaptığım konuşmada, artık şehirler arasında bir rekabet olacağını, onun için rengin önemli olmadığını, diğer kulüplerle birleşip, ikinci lige katılmamızın gerektiğini söyledim. Orada bulunan futbolcu arkadaşlarım da beni desteklediler. İdmangüçlüler her şartı kabul ederek, Trabzonspor’u kurdular. Ben de o dönemin iyi futbolcularındandım. Bana, “Brezilyalı” lakabı takılmıştı. Teknik oynamayı seviyordum. Topu kullanabiliyordum. Kırmızı-Beyaz Trabzonspor’da yönetici Ruhan Öngür ve Ahmet Yıldırım, benimle görüşüp transfer etmek istediklerini söylediler. Hatta beni kaçırmak niyetindeydiler. Ben de onlara, kaçırmalarına gerek olmadığını, Danıştay’ın kararına göre kendilerine gelebileceğimi söyledim. Benim idealimde Trabzonspor vardı zaten. İdmanocağı Başkanı Rıfat Dedeoğlu’na Trabzonspor’a gitmek istediğimi söyledim. O da bana sert çıkışarak, “Madem gideceksin, niye geldin buraya” dedi. Sebahattin Kundupoğlu da aynı tepkiyi verdi. Çünkü benim transferim büyük bir ses getirmişti. O zamanın en iyi rakamı olan 35 bin liraya Trabzonspor’a geçtim. İdmanocaklılar benim gidişim sonrası “Eyvah! Ahmet Suat da onlara gittiğine göre kesin davayı kaybettik” dediler. Benim transferim sonrası bir anlamda birleşmeye mecbur kaldılar. Birleşme sonrası iki yıl Trabzonspor’da kaldım. Ama çok maç oynayamadım. Çünkü kimseye yaranamamıştım. İdmangüçlüler, Ocaklı olduğumu biliyordu. Bu yüzden tavır almışlardı. Ocaklılar da transfer olmamı kendilerine yediremiyordu, paraya onları sattığımı düşünüyordu. Bu durum benim forma giymemi engelledi. Antrenörüm Halil Özyazıcı, bugüne kadar nasıl amatör kaldığımı düşünürken, yine de tepkiler nedeniyle beni oynatamadı. 1969 yılında futbolu bıraktım. Hemen arkasından antrenörlük diploması aldım. İlk antrenörlük kariyerim Yolspor’da başladı.
Antrenörlük kariyeriniz nasıl gelişti?
1971-1972 sezonunda Trabzonspor genç takımının başına geçtim. Aynı zamanda bölge şampiyonu olduk. Alt yapıyı Özkan Sümer’e devrettim. 1972-1973 sezonunda Mustafa Ertan’ın yardımcısı oldum. Mustafa Ertan’ın 21. haftada istifasıyla Trabzonspor’da ki ilk teknik direktörlük görevim başladı. O sezon ikinci ligde bir gol averajla şampiyonluğu kaybettik.
Sonraki sezon hedefe ulaşmayı başardınız…
1973-1974 sezonuna, bir önceki sezonu bir gol averajla kaybettiğimiz şampiyonluğun hırsı ile başladık. Hüseyin, Turgay, Şener, Hüsamettin, İlyas, Engin, Ali Yavuz, B. Turgay, Güngör, Talat ve Ali Rıza’yı kadromuza kattık. Futbolcularımız kendi evlatlarımızdı. Birinci lige çıkacağımıza yönetim, teknik kadro ve futbolcular yürekten inandı. Şampiyonluğu Sakaryaspor’un önünde 6 puan farkla kazanarak “Efsaneyi başlattık.” O sezon Trabzon’daki potansiyelin farkındaydım. Mevcut kadrodaki yabancılar iyi oyuncular olmalarına karşın, yaşlarının yüksekliği sebebiyle verimli olamıyorlardı. Biz de yeni bir yapılanmayla kendi çocuklarımızı bir araya getirdik. Başkanımız Salih Erdem ve yöneticilerimizin bu konuda katkıları çoktur.
1974-1975 sezonunda Trabzonspor tarihinde bir ilk yaşandı…
Büyük uğraşların sonunda çıktığımız 1. Ligde ne yapabileceğimizi çok iyi hesaplamak zorundaydık. Çalışmalarımızı ona göre planladık. Transferde sadece Rizespor’da kiralık oynayan Mehmet Cemil’i geri çağırdık ve Mersin İdman Yurdu’ndan Tuncay Mesçi ile Akçaabat Sebat’tan Şakir’i transfer ettik. Sezon başladı ve ligdeki ilk maçımızı Trabzon’da Fenerbahçe ile oynadık ve 0-1 kaybettik. Lige iyi başlayamadık ama kendimize ve taraftarımıza güveniyorduk. Sezon sonunda 30 puanla ligi dokuzuncu sırada bitirdik. Kulübümüzün maddi imkanları çok kısıtlıydı. Ayrıca kupa maçlarında başarısız olduk.
Kıbrıs Barış Kupası, Trabzonspor tarihinde çok önemli bir yer tutuyor. Bir de sizden dinleyebilir miyiz?
1974-1975 sezonunun devre arasında Hayat Dergisi’nin düzenlediği Kıbrıs Barış Kupası turnuvasına Türkiye’den Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş takımları davet edildi ancak Fenerbahçe katılmadı ve yerine bizi tavsiye etti. Bunun üzerine Fenerbahçe’nin yerine biz turnuvaya katıldık. Seyahatimiz kargo uçağıyla başladı. Kıbrıs’a vardığımızda bizi çok güzel karşıladılar. Turnuva, Türkiye’den üç ve bir de Kıbrıs Karması takımının katılmasıyla başladı. Turnuvada Galatasaray’ı 2-1 ve Beşiktaş’ı finalde 1-0 yenerek Kıbrıs Barış Kupasını kazandık.
Ligdeki ilk şampiyonluğun hazzı sanırız diğerleriyle kıyaslanamaz…
Şampiyonluk parolasıyla yola çıkan Trabzonspor’da hem yönetim hem de teknik direktör değişikliği yaşandı. Zamanın iyi teknik adamlarından olan Şükrü Ersoy’la anlaştılar. İlk zamanlar işler iyi gidince sorun olmadı ama daha sonra işler kötü gidince ligin 13. haftasında Şükrü Ersoy’un istifasıyla boşalan görev için yeniden bana teklif geldi. Bende teklifi memnuniyetle kabul ettim ve çalışmaya başladım. Sezon başında benimle başlamadıklarından dolayı yönetime hiçbir kızgınlığım yoktu. Çünkü bizde Trabzonspor aşkı vardı. Hiçbir zaman maddiyatı ön plana çıkartmadım. Çıkarsaydık başarıların gelmesi mümkün değildi. Başkanımız Şamil beyin bu konuda Trabzonspor’a çok katkıları olmuştur. Beni en mutlu eden olaylardan birisi de şudur. 1. Lige çıktığımız sezon ilk maçımızı Fenerbahçe ile oynamıştık ve maçı 0-1 kaybetmiştik. Bu sezon şampiyonluk için Fenerbahçe ile yarışıyorduk. Aramızda bir puan fark vardı. Ligin 23. haftasında Fenerbahçe’yi Trabzon’da 1-0 yenerek devraldığımız liderliği lig sonuna kadar devam ettirdik ve Türkiye’de futbol tarihinde bir ihtilali gerçekleştirerek Anadolu’ya şampiyonluğu taşıdık. Ben bu konuları anlatırken bazı futbolcularımın ve yöneticilerin isimlerini zikretmediğim için bana kızabilirler, kusura bakmasınlar. Ben bu başarıların bir parçasıyım. Camia olarak hep birlik ve beraberlik içerisinde başarılı olduk. Kazandığımız şampiyonluk sonrası İstanbul basını oldukça şaşkındı. Şampiyonluğumuz için tesadüf, şans gibi yakıştırmalar yaptılar. Kaybolup gideceğimizi düşünüyorlardı. Ama biz en zor olanı başardık ve geleceğe ışık yaktık. Kupaları da müzemize götürdük.
1976-1977 sezonunda tüm kupaları topladınız…
Önceki sezonda yaptığımız futbol ihtilalini kanıtlamak için bu sezon da şampiyonluğu Anadolu’ya taşımak ve İstanbul medyasına Trabzonspor’un ne olduğunu bir kez daha göstermek için yola çıktık. Sezona Uludağ kampı ile başladık. Transfer yapmadık. Çünkü futbolcu kadromuz çok yeterliydi. İki, üç arkadaşımızı başka kulüplere gönderdik. Uludağ kampı bitince lig öncesi özel maçlar oynadık. Lig başladı ve şampiyonluk yarışında yine Fenerbahçe vardı. İlk yarıyı Fenerbahçe’nin önünde lider bitirdik. İkinci devre çok heyecanlı başladı. Ancak yine sezon sonu mutluluk bize nasip oldu. Fenerbahçe’nin önünde dört puan farkla şampiyon olduk. Artık Trabzonspor büyüklüğünü kanıtladı ve biz de rahatladık. Düşünebiliyor musunuz bir Anadolu takımı 1974 yılında birinci lige çıkıyor 1976 ve 1977 yılında şampiyon oluyor ve bütün kupaları topluyor. İstanbul medyası ve Türkiye artık Trabzonspor’un büyüklüğünü kabul etmek zorunda kaldı.
Peki ya 1976-1977 sezonunda kazanılan kupalar…
Geçen sezon finalde kaybettiğimiz Türkiye Kupası’nı bu sezon kazanmak zorundaydık. Finale gelinceye kadar, çeyrek finalde Fenerbahçe’yi, finalde de Beşiktaş’ı yenerek ilk kez kazandığımız Türkiye Kupası’nı müzemize götürdük. Şimdi sıra Cumhurbaşkanlığı Kupası’na gelmişti. Bu kupada da finalde Beşiktaş ile oynadık normal süresi 1-1 berabere bitin maçın skorunu penaltı atışları belirledi. Müsabakayı 4-2 kazanarak kupayı aldık.
Avrupa serüveni Trabzonspor için farklı anlamlar taşıyordu kuşkusuz…
İlk Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası maçına 1976-1977 sezonunda İzlanda’nın Akranes takımıyla çıktık. İlk maçımızı deplasmanda 1-3 kazandık. Zannedersem golleri Necmi ve Ali Kemal attı. İkinci maçımızı Trabzon’da oynadık ve maçı 3-2 kazanarak tarihimizde ilk kez katıldığımız Avrupa kupalarında tur atladık. İkinci tur kuraları çekilince bize Avrupa’nın 10 yıl hiç yenilmeyen devi Liverpool takımı çıktı. Biz Trabzonspor olarak fazla heyecanlanmadık ama Liverpool tarafı bizi hafife alarak “Türkiye’ye tatile gidiyoruz” hesapları yaptılar. İlk maçımızı Avni Aker’de coşkulu taraftarlarımızın önünde oynadık ve çok fırsatları kaçırdığımız maçı Cemil’in penaltı golü ile 1-0 kazandık. Türkiye ve Avrupa bu başarımıza hayran kaldı ama Liverpool’lular çok şaşırdı. Tatile geldikleri ve farklı kazanacakları sandıkları maçı kaybederek hayal kırıklığı ile ülkelerine döndüler. Rövanş maçı için İngiltere’ye gittik. Maça iyi başlayamadık. İlk 20 dakikada skor rakip lehine 3-0 oldu. Sonuç olarak bizi elediler. Biz 3-0’dan sonra oynamaya başladık ama iş işten geçmişti. Bu maçtan sonra Trabzonspor’un adı dünyada iyice duyuldu ve tanındı.
Hocam kariyeriniz başarılarla dolu. Bir de son şampiyonluktan bahseder misiniz? Üzerinden bir hayli zaman geçti…
1983-1984 sezonuna güçlü bir yönetim güzel tesisler ve transferde iyi futbolcular alarak başladık. Fenerbahçe’den Osman’ı, Samsunspor’dan Hasan’ı, Rizespor’dan İ. Hakkı’yı ve K. Hasan’ı, Sebatspor’dan Kemal’i alarak transferde büyük atak yaptık. Tek amaç uzak kaldığımız şampiyonluğu kazanmaktı. Bu amaç doğrultusunda hazırlıklarımıza Uludağ’da başladık ve yeni sezona merhaba dedik. Ne tesadüftür ki bilemiyorum benim şampiyonlukta yarıştığım tek takım Fenerbahçe oldu. Yine bu sezon onunla zorlu bir yarışa girdik. Ancak 25. Haftada yakaladığımız liderliği lig sonuna kadar devam ettirdik ve Fenerbahçe’nin beş puan önünde şampiyon olarak geçen sezon Fenerbahçe’ye karşı kaybettiğimiz şampiyonluğun rövanşını aldık.
Trabzonspor dışında hangi takımları çalıştırdınız?
1988-1989 sezonunda Bursaspor’da yarım sezon görev yaptım. 1989-1990 sezonunda Sarıyer’e transfer olup bu kulüpte 2,5 sezon görev yaptım. Orada fazla görev yapmamın nedeni de Trabzonluların çok olmasıydı. Sarıyer’de ayrıca Balkan Kupası şampiyonluğu yaşadım. 1997-1998 sezonunda ise Vanspor’dan Teknik Menajer olarak teklif aldım ve ekibimi kurarak Vanspor’da görev yaptım.
NELER SÖYLEDİLER?
Nizamettin ALGAN (Trabzonspor Kurucu Üyesi)
Ahmet Suat Özyazıcı futbol için bir değerdir. Daha genç yaşında Yolspor’da oynadığı günlerde top hakimiyeti, topu kullanmasıyla göze batmıştı. Doğuştan gelen bir yeteneği vardı. Amatör Milli takımda defalarca kez milli oldu. Suat’ın en büyük özelliği aklı ile ayağını birleştirerek kullanmasıdır. Uzun futbol hayatı İdmanocağı’nda geçmiştir. Futbolcu olarak, antrenör futbolcu olarak ve antrenör olarak hayatına devam etmiştir. Trabzonspor’un kuruluşunda bulunmuş, kuruluş aşamasında etkili rol oynayarak önemli katkılar yapmıştır. Trabzonspor’da futbol hayatı fazla sürmemiştir ancak antrenörlük mesleğini aklını kullanarak dönem içinde oynattığı modern futbolla büyük başarılara imza atmıştır. Yıllardır beklenen birinci lige çıkma onun döneminde gerçekleşmiştir. Ardından Türk futbolunda İstanbul saltanatına son vererek Trabzonspor’a şampiyonluk kupasını kazandırmıştır. Bu başarıyı tam dört kez tekrarlamıştır.
Türkiye’de futbol için bulunması ender kişilerden biri olmuştur. Bugün tam sağlıklı olabilseydi eğer Trabzonspor’a büyük katkıları olabilirdi. Bu olay Trabzonspor için de büyük bir kayıptır. Ahmet Suat’a sağlıklı uzun ömürler dilerim.
Şevki GENÇOSMANOĞLU (Trabzonspor’un ilk kaptanı)
Ahmet Suat Özyazıcı Trabzon ve Türk futboluna katkıları bir hayli fazla olan, iyi bir futbolcu ve teknik adamdı. İdmanocağı’nda beraber oynadığımız dönemde başlayan dostluğumuz bu günlere kadar sağlıklı olarak gelmiştir. Tabiki hepimiz bir yerlere savrulup gidiyoruz, bir araya geldiğimizde ise o günleri, nostaljiyi yaşıyoruz.
Ahmet Suat Özyazıcı ile ilk beraberliğimiz 1965 yılında oldu. Ahmet Suat İdmanocağı’nın, ben İdmangücü’nün takım kaptanıydım. İdmanocağı, Trabzon’da şampiyon olunca Türkiye şampiyonası için kadrolarını güçlendirmek istediler ve beni de takıma kattılar. Böylece aynı takımda oynamaya başladık ve o yıl Türkiye Şampiyonu olduk. Sonrasında kırmızı-beyaz ardından ise bordo-mavi Trabzonspor’da beraber oynadık. O günkü arkadaşlıklarımız, dostluklarımız çok farklıydı tabi. Bugün onu anlamak, tarif etmek bir hayli zor. Deplasmanlara o yıllar otobüsle giderdik. Uzun uzun yapılan yolculuklara neşe içinde giderdik. Şarkılar, türküler söyleyip oyunlar oynardık. Kendimiz sorular çıkartıp takım arkadaşlarımıza sorduğumuz soru-cevap şeklinde oyunlar oynuyorduk. Saha içine geldiğimizde ise tek vücuttuk. İçimizden biri kötü olsa hemen yardım ederdik.
Ahmet Suat Özyazıcı tabi ilerleyen yıllarda hocalığı tercih etti. Zaten futbolculuğu döneminde zeki olmasını hocalığına da yansıtarak ülke futbolunda daha önce görülmemiş başarılara imza attı.
Dostuma, canım arkadaşıma sağlıklı, huzurlu, mutlu yıllar dilerim.
Necmi PEREKLİ (Efsane Futbolcu)
Ahmet Suat Özyazıcı Trabzonspor tarihi için en önemli antrenörlerden birisidir. Trabzon futboluna hem oyuncu hem de antrenör olduğu dönemlerde büyük katkılar vermiştir. Kolay değil Trabzonspor’u tam dört kez şampiyon yapmıştır. Suat hocam komple bir teknik direktördü. Bunun içinde teknik, taktik, kondisyon ve sporcunun maksimal güce erişmesi gibi terimlerin hepsi Suat hocada bulunurdu.
Derviş tipli bir antrenördü ama gerektiğinde kurallarını uygulamada hiç tereddüt etmezdi. Trabzonspor’un menfaati ve kazanması için ne gerekiyorsa onu yapardı. Ahmet Suat Özyazıcı maç öncesi sporcunun hem fiziki hem fikri motivasyonunu en iyi şekilde denetleyebilen bir hocamızdı. Liverpool maçı öncesinde o heyecanlı havayı talebeleri ile birlikte teneffüs ederdi. Bir antrenörün dört kez lig şampiyonluğu yaşayıp sayısız kupa kazanması da her kişinin değil er kişinin işi olsa gerek. Bu da sayın hocamıza nasip oldu.
Hocamızın bizlere hem amatör hem profesyonel hayatımızda çok büyük emekleri olmuştur. Kendisine bir kez daha teşekkürü borç bilir, uzun, sağlıklı bir ömür dilerim.
Necati ÖZÇAĞLAYAN (Efsane Futbolcu)
Suat hoca son derece zeki, oyunu çok iyi okuyan, futbolcuyu en iyi yerinde kullanabilen ve bu özellikleriyle de Türk futbolunda ender bulunan antrenörlerden biriydi. Özellikle futbolcuyu kullanmasını çok iyi biliyordu. Biraz daha bizleri çalıştırıp, yeniliklere açık olabilseydi çok daha farklı, belki de Avrupa kupalarında çok daha başarılı bir Trabzonspor olabilirdi. O zamanlar diğer kulüpler Trabzonspor’un taktiği belli, Ali Kemal sağdan, Ahmet soldan gelecek, Hüseyin veya Necmi vurup gol atacak diyorlardı. Suat abi de durur mu madem taktiğimiz belli, her şeyi biliyorlar engellesinler niye engellemiyorlar da biz hep kazanıyoruz cevabını veriyordu. İdmanlarımız kıran kırana geçerdi. Suat hocadan formayı almak için çok çalışırdık. Özellikle çift kale maçlarımız çok sert geçerdi. Maçlardan daha fazla sakatlık verirdik. Suat hoca futbolcuyu özgür bırakan bir insandı. Eğer iyi futbolcuysan diğer taraflarına çok fazla bakmazdı. Onlarca yıl, onlarca anı ile birlikte Suat hocanın bizlere öğrettiği şeyler çok kıymetli. Hocama sağlıklı, mutlu yıllar dilerim.
Hüseyin TOK (Efsane Futbolcu)
Ahmet Suat Özyazıcı’yı futbolculuk döneminin son yıllarında seyretme şansı buldum. Şehir futbolunun önde gelen isimlerinden biriydi. Hem çevik hem zeki hem de liderlik vasfı ile İdmanocağı’nın takım kaptanlığını yapıyordu. Futbolun o dönemlerde zekâ ile oynandığını ispatlayan örnek bir futbolcuydu. Kendisiyle, 1973 yılında Erzurumspor’dan Trabzonspor’a transfer olduğum dönemde tanıştım. 21 yaşında bir oyuncunun gözünde merak edilen ve saygı duyulan bir yapısı vardı. O günkü imkanlarda gözümüze en iyi antrenör olarak görünürdü Suat Hoca. Çalışma ve taktiksel değil de disiplin ve idareci yönü daha ağır basıyordu. Yöneticiler de onun bu yönlerinden olacak her dediğini yapıyordu. Bu özellikleri ile bizlere de etkisi farklı oluyordu. Ahmet Suat Özyazıcı ile çok büyük başarılar kazandık. Lig şampiyonlukları, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye ve Başbakanlık kupaları kaldırdık. Avrupa kupalarında başarılı maçlar çıkardık. Bugün o yıllara dönüp baktığımda çok ilkel şartlarda idmanlar, çalışmalar yaptığımızı görsek de her şeyi zamana göre düşünmenin de daha doğru olduğunu söyleyebilirim. Suat hocaya göre futbolun sahada başarılı ise başka bir şeyler sorun olmazdı. Başka konular ile ilgilenmezdi. Ayağın kayarsa da anında silip atardı. Ben bir futbolcunun herhangi bir sorunu ile ilgilendiğini hiç görmemiştim. Kendisine bir gün bu konuyu sorduğumda; ‘’Oğlum bende bu kadar biliyorum. Benim de öğreneceğim veya örnek alacağım biri olmadı’’ cevabını vermişti.
Hazır cevaplılığı ile bilinir, hemen lafı yapıştırırdı. Şaka yoluyla bile olsa mesajı bir şekilde verir, futbolcularda bu mesajın ciddi olduğunu kabul ederdi.
Sağlık sıkıntıları olsa bile zekâsı ile onları aşmaya çalıştığını gördüm. Ahmet Suat Özyazıcı hocama sağlıklı, mutlu uzun ömürler dilerim.
İskender GÜNEN(Efsane Futbolcu)
Ahmet Suat Özyazıcı önce futbolcu, sonra teknik adam olarak Trabzon şehri ve Trabzonspor için en önemli isimlerden biri olmuştur. Ahmet Suat Özyazıcı ismi Trabzonspor ile özdeşleşen bir kişiyi ifade eder. Suat hocam Trabzonspor’un bu günlere gelmesinde en büyük pay sahibi kişilerden biridir. 1976 yılında bir devrimi gerçekleştiren ve İstanbul’un üç büyük takımına karşı gelen Trabzonspor’un teknik adamıydı. Kazandığı dört lig şampiyonluğu ve sayısız kupalarla başarılı kariyerini taçlandırdı.
Kendisiyle uzun yıllar birlikteliğimiz oldu. Son derece esprili bir yapıya sahipti. Çok zekiydi ve hangi oyuncudan hangi mevkide daha iyi verim alacağını çok iyi biliyordu.
Hocam için söyleyebileceğim son söz, iyi ki doğdun, iyi ki varsın Suat hocam. Sağlıklı, mutlu uzun yıllar dilerim.
Ümit AKTAN (Spor spikeri, Gazeteci, Yazar)
Ahmet Suat Özyazıcı herkesin söylediği gibi çok özel bir teknik adamdır. Bilinen teknik adamların dışında malzemesi insan olan bu oyunu sevk ve idare etme konusunda bir dâhidir. Üstelik o insanlar bildiğimizin dışında Karadeniz’in özelliklerini doğuştan beri taşıyan insanlarsa Ahmet Suat hocanın yaptığı teknik adamlık değil sanatkârlıktır. O hırçın, geçimsiz, her an kendi ile bile kavga halinde olan gençlerden olağanüstü bir grup oluşturup Türk futboluna çok önemli bir ders vermiştir.
Ahmet Suat Özyazıcı hocamız üniversitelerde tez konusu yapılması gereken bir teknik adamdır. Değerli hocamıza sağlıklı, mutlu yaşlar dilerim.
Mehmet YAZICI (Efsane malzemeci Kuş Mehmet)
Ahmet Suat Hoca ile yıllarca beraber kaldık. Trabzonspor’u zirveye taşıdığı anlara canlı tanıklık ettik. Beraber tavla, oyunlar oynardık. Seneler boyunca Uludağ’a kampa gittik. Kamp dönemi oyuncular koşar biz tavlamızı oynardık. Beni çok tutardı, koruyup kollardı. Üstümde emekleri çok büyüktür. Suat hocama nice sağlıklı, mutlu yıllar dilerim.