Destici: Gazi meclisimiz terörist başı Öcalan’ın konuşabileceği bir yer asla değildir
Gizem KARADAĞ-Ali Eren İĞDE/ANKARA, (DHA)- BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, “Tecrit’ diye bir kavramı biz asla kabul etmiyoruz. Bir suç var ve suçlu cezasını çekiyor, çekmeye de devam edecek. Terör örgütleriyle anlaşma yapılmaz, hukuk uygulanır. 40 bin kişiyi öldüren, binlerce askerimizi, polisimizi şehit eden, kundaktaki bebelerimizi, öğretmenlerimizi öldüren kanlı, hain bir terör örgütünün elebaşına ‘umut hakkı’ diye bir hakkın hediye edilmesinin asla doğru ve yasal olmadığını bir kere daha ifade ediyorum. Gazi Meclisimiz, kalemi kırılan ama uluslararası baskıyla idamdan kurtarılan vatan haini, millet düşmanı, terörist başı Öcalan’ın konuşabileceği bir yer asla değildir. Buna asla rıza gösteremeyiz” dedi.
BBP lideri Mustafa Destici, partisinin genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında konuştu. Destici, ‘Yenidoğan Çetesi’ ile ilgili, “Konu yargı aşamasında. Öncelikle soruşturmayı yürüten savcımızı tebrik ediyorum. Milletimizin, değerlerine bağlı, cesur evlatları var olduğu sürece dünya üzerinde baş edemeyeceğimiz hiçbir problem olmadığını, tekrar herkese hatırlatmış oldu. Yargı süreci devam ediyor. Davayla ilgili kapsamlı bir inceleme yaptık ve süreci takip etmeye devam ediyoruz. Olayın bütününe girmeden ve hukukun bize çizdiği sınırların içinde kalarak, önemli gördüğümüz bazı ayrıntılarla ilgili kanaatlerimizi paylaşmak istiyorum. Yaşanan hadise, sağlık sistemimizin gözden geçirilmesi, sistemde aksayan, istismara imkân veren boşlukların revize edilmesi, özel sektörün yürüttüğü sağlık hizmetlerinin daha gelişmiş yöntemlerle denetlenmesi gibi mecburiyetleri bize bir kez daha gösterdi. Buradan sormak istiyorum. Örgütlü bebek katillerini idam etmeyelim de ne yapalım? Bu konu ele alınırken, sağlık çalışanlarımızın bütününün karalanmasına, itibarsızlaştırılmasına asla izin verilmemeli, bu yöndeki yayınlarla tavizsiz bir şekilde mücadele edilmelidir. Ülkemizde işlenen bu suçlar için mevcut cezalar yeterli değildir. Tahliyesiz müebbet hapis cezası ve bazı suçlar için idam cezası mutlaka geri getirilmelidir” diye konuştu.
‘DEM SİYASİ PARTİ OLARAK ASLA TANIMLANAMAZ’
Destici, terör örgütünün kendisini var eden istihbarat örgütlerinden bağımsız olarak kendi başına herhangi bir karar alabileceğini ve bunu uygulayabileceğini gerçekçi bulmadığını söyleyerek, “Bu gerçeğin ışığında şunu bilmeliyiz ki, bu işte muhatap terörist maşalar değil onları arka planda kuran, destekleyen ve yöneten dış emperyalist güçlerdir. Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve birtakım AB üyesi ülkeler istemedikçe PKK silahta bırakmaz, eylemlerini de sona erdirmez. Bunu geçmiş Çözüm Süreci döneminde de gördük. Bugünkü adıyla DEM, bu bağlamda bir siyasi parti olarak asla tanımlanamaz. Bir terör örgütünün, kendi propagandasını yapmak, yasaların boşluklarından faydalanmak, kamu imkanlarını kullanmak gibi nedenlerle kurdurduğu, yöneticilerini, adaylarını, politikalarını, söylemlerini belirlediği; terör örgütünün iradesinin dışına çıkması mümkün olmayan herhangi bir yapılanmayı, demokrasi, hukuk, siyaset gibi zeminlerde konumlandıramazsınız. Biz asla konumlandırmıyoruz. DEM bir siyasi parti değildir. PKK terör örgütünün bir uzantısıdır, kapatılmalıdır. Onun sözde milletvekilleri de meclisten çıkarılmalıdır” dedi.
‘BU SÖZLER AYRIMCILIKTIR, BÖLÜCÜLÜKTÜR’
Destici, sözlerine şöyle devam etti:
“HDP, DAEŞ’le çatışan PKK’ya, Türk Ordusu yardım etmediği için ayaklanma çağrısı yaptı ve karar alıp parti defterine yazdıkları ayaklanma sonucu 46 kişi hayatını kaybetti, 700’e yakın kişi yaralandı. Dava hala devam ediyor. Davanın sanıklarından ve tutuklularından birisi de dönemin HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel onu ziyaret etti. Ben buradan çağrı yapıyorum. Onun çağrısıyla hayatını kaybeden 46 kişinin ailelerine gidip baş sağlığı dileyebiliyor musun? Daha dün Sayın Özgür Özel, ‘Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti’nin hep beraber sahibi olacağımız bir devlet teklif ediyorum’ dedi. Sayın Özel, siz belki farkında değilsiniz ama bu topraklarda yaşayan herkes Kürdüyle, Türkmeniyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle Sünnisiyle zaten Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibidir ve asli birinci sınıf vatandaşıdır. Bu sözler ayrımcılıktır, bölücülüktür. Hele ki ana muhalefet partisi genel başkanının Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk siyasi partisinin bu şekilde sözler sarfetmesi toplum içinde bölücülüğe ve ayrımcılığa sebebiyet vermektedir.”
‘DEVLET, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELE BAŞINDAN MEDET UMMAZ’
‘Devlet, mücadele ettiği terör örgütünden, onun elebaşından medet ummaz ve yardım beklemez’ diyen Destici, “Karşındakinin bir suç örgütü, muhataplarının yakalaman ya da yok etmen gereken suçlular olduğunu unutursan, o katilleri, sapıkları, uyuşturucu tacirlerini, hainleri, topraklarında terör devleti kurdurmak isteyen emperyalist güçlerin kurduğu pazarlık masasında, karşında otururken bulursun. Terör örgütünden, terör örgütünün elebaşından yardım umulduğu görüntüsü, bir acziyet ifadesi olarak yorumlanır. Bu acziyet noktasına da Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni ve Türk milletini getirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu davranış düşmanlarınıza umut verirken, canı pahasına terörle mücadele eden devlet görevlilerini, şehit ailelerimizi, gazilerimizi üzer. 100 yıldır devletin yanında duran bölge halkını da kahreder. 40 yıldır canı pahasına devletin yanında duran benim Kürt kardeşime hiç kimse bu kötülüğü yapamaz. Gazi Meclis’in terör uzantılarından temizlenmesi gerektiğini; milletin kürsüsünün devletimizi, varlığımızı, birliğimizi yok etmek için kullanılmasının engellenmesini; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, içindeki terör uzantıları nedeniyle ülkenin güvenlik meselelerini görüşemediğini, bunun bir milli güvenlik meselesi olduğunu defalarca haklı bir şekilde dile getirdik. Birilerine göre modası geçmiş şeyler söylüyorsunuz diyorlar. Modası geçse de kınansak da doğruları söylemeye, teröriste terörist haine hain demeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘SİZİN GİBİ ONURSUZ ADAMLARIN ONURLU BARIŞTAN BAHSETMEYE HAKKI MI VAR?’
Destici, sözlerine şöyle devam etti; “FETÖ veya Türkiye’de geçmişte faaliyet göstermiş terör örgütleri birer siyasi parti kursalar, bu siyasi partiler seçmenden oy alsa, bu durum o siyasi partileri ve o terör örgütlerini meşru kılabilir mi? Kılmaz. Böyle bir durumda, mesela FETÖ’nün sözde imamlarını, mesela PKK canilerini meclise getirip, bir kürsü verip konuştursak meseleyi çözmüş mü olacağız? Asla, onları daha da büyütmüş olacağız. Üstüne bir de hazineden, milletin vergilerinden, eğitime, sağlığa, güvenliğe harcanması gereken paralardan kısıp, yüz milyonlarca lira versek bu terörle mücadeleye engel olmaz mı? Oldu, biz bunları gördük. İşte bu yüzden terör örgütünün siyasi uzantısına meşru bir parti gibi bakamayız. Peki terör örgütünün partisi ne diyor, ‘Çözümü kimseden dilenmiyoruz, onurlu barış için inisiyatif almaya hazırız’ diyorlar. Bir pişmanlık var mı, af dileme var mı? Bir geri adım var mı, asla. O halde biz ne yapıyoruz? Bize düşen bu ifadelerden sonra terörün başını tüm uzantılarıyla ezmek ve kökünü kazımak olmalıdır. Terör örgütünün sözde siyasi partisinin açıklamasını uygun buluyor musunuz, bulmuyor musunuz? Buna göre karar vermek gerekir diye düşünüyorum. Sizin gibi onursuz adamların onurlu barıştan bahsetmeye hakkı mı var? Topunuz onursuzsunuz. Sen de onur ne gezer de onurlu bir barış istiyorsun?.”
‘GAZİ MECLİSİMİZ TERÖRİST BAŞI ÖCALAN’IN KONUŞABİLECEĞİ BİR YER ASLA DEĞİLDİR’
Destici, dün sosyal medya hesabım üzerinden bir açıklama ile ilgili, şunları söyledi:
“‘Tecrit’ değil ‘ceza’ yani tahliyesiz müebbet ve idam. Anlaşma değil hukuk, hukuk ne ise onu işleteceğiz ne anlaşması ne pazarlığı ne masası. Umut hakkı değil pişmanlık ve af dileme dedim. Eğer biz 40 bin kişinin katili bir terör örgütünün ele başına umut hakkı imkânı verirsek o zaman hapishanelerin tamamını boşaltmamız gerekiyor. Bir tane bile suçlu kalmaması gerekiyor. 40 bin kişinin katiline umut hakkı veriliyorsa, layık görülüyorsa o zaman yüzbinlerce hapishane olan herkesi de çıkarman gerekir. Umut hakkı teröristlere verilmez. Burada asla bir umut hakkından bahsedilemez. Terör örgütü ele başı, canisi çıksın büyük bir pişmanlık duyduğunu söylesin, af diliyorum desin; yasalar onu değerlendirir. Ben ona karışmam. Bize göre ne olmalı; evet kalemi kırıldı yani idam cezası verildi. Bize soruyorlar, yeni bir idam cezası gelse Abdullah Öcalan asılır mı? Bal gibi asılır hem de yağlı urgan ile asılır. Terör örgütünün lideri olduğunu herkes söylüyor mu, söylüyor. Hala önderi deniliyor mu, deniliyor. Şu anda terör örgütünün lideri PKK’nın, YPG’nin işlediği bütün terör suçlarından yani Mehmetçiklerimizin, öğretmenlerimizin şehit edilmesinden bütün bu saldırılardan sorumludur. Yargılanır ve idam edilir; bu kadar basit. ‘Tecrit’ diye bir kavramı biz asla kabul etmiyoruz. Bir suç var ve suçlu cezasını çekiyor, çekmeye de devam edecek. Terör örgütleriyle anlaşma yapılmaz, hukuk uygulanır. 40 bin kişiyi öldüren, binlerce askerimizi, polisimizi şehit eden, kundaktaki bebelerimizi, öğretmenlerimizi öldüren kanlı, hain bir terör örgütünün elebaşına ‘umut hakkı’ diye bir hakkın hediye edilmesinin asla doğru ve yasal olmadığını bir kere daha ifade ediyorum. Gazi Meclisimiz, kalemi kırılan ama uluslararası baskıyla idamdan kurtarılan vatan haini, millet düşmanı, terörist başı Öcalan’ın konuşabileceği bir yer asla değildir. Buna asla rıza gösteremeyiz.” (DHA)