Çalışanların yüzde 67'si başka şehre göç etmeyi istiyor
İSTANBUL (AA) - Kariyer.net, "Deprem Sonrası Çalışma Hayatı Araştırması"nın sonuçlarını açıkladı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, Kariyer.net, Curiocity Research iş birliğiyle gerçekleştirdiği "Deprem Sonrası Çalışma Hayatı" araştırması ile 6 Şubat'ta meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremlerin çalışma hayatındaki etkilerini ortaya koyuyor.
1262 çalışan ve 1522 insan kaynakları profesyoneli ve şirket yöneticisinin katılımıyla yapılan araştırma, İstanbul, İzmir gibi deprem riski bulunan illerde endişenin daha büyük olduğunu gösteriyor.
Rapora göre, çalışanların yüzde 89'u deprem endişesi yaşıyor. Deprem endişesinin özellikle kadınlarda ve İstanbul, İzmir illerinde yaşayanlarda daha belirgin olduğu görülüyor. Katılımcıların yüzde 37'si yaşadığı evin depreme dayanıklı olduğunu, yüzde 19'u ise dayanıklı olup olmadığını bilmediğini söylüyor.
Araştırmaya göre, çalışanların yüzde 19'u, yani her 5 çalışandan biri deprem nedeniyle evini değiştirdiğini ya da değiştirmeyi düşündüğünü belirtiyor. Ev değiştirenlerin yüzde 59'u aynı ilde başka bir konuta, yüzde 35'i ise başka bir ile gittiğini ya da gideceğini belirtiyor. Ev değiştirmeye engel olan sebeplerin başında ise yüzde 49 ile kira maliyetleri geliyor.
- Deprem sonrası işini değiştirmeyi düşünen çalışanların oranı yüzde 30
Araştırmaya katılan çalışanların yaklaşık yüzde 30'u depremden sonra işini değiştirmeyi düşünüyor. Bu kişiler çoğunlukla, İstanbul'da yaşayanlar ve 26-35 yaş aralığındaki erkek çalışanlar olarak dikkati çekiyor.
İş değiştirmeyi düşünenler, deprem sonrası bakış açılarının değişmesi ile ailelerine daha fazla zaman ayırmak istemelerini ve yaşadıkları şehirde depreme karşı herhangi bir hazırlığın olmamasını gerekçe gösteriyor.
Araştırmaya katılan çalışanların yüzde 76 gibi büyük çoğunluğu tamamen ofisten çalıştığını belirtiyor. Hibrit, esnek veya uzaktan çalışma modeli uygulayanların oranları yüzde 10'un altında kalıyor.
Çalışma modelinin buna uygun olması durumunda yaşadığı ili değiştirebileceğini belirtenlerin oranı yüzde 67 olurken, bu oran çoğunlukla İstanbul'da yaşayıp 26-40 yaş aralığında olanlardan oluşuyor.
Yaşanan deprem sonrası sivil toplum kuruluşlarına ilgi artarken, çalışanların yüzde 38'i bir STK veya derneğe üye olmayı düşündüğünü belirtiyor.
Deprem sonrası çalışanlarda olumsuz duygu durumları da ağır basıyor. Araştırmaya göre, çalışanların yüzde 50'ye yakını kendini mutsuz, yorgun ve tükenmiş olarak tanımlıyor.
Çalışanların yüzde 47'si çalıştıkları şirketin deprem bölgesi için aksiyon aldığını, yüzde 15'i ise bu konuda bilgisi olmadığını söylüyor. Çalışanların yüzde 60'ı, şirketlerinin deprem bölgesi için aldığı aksiyonları yeterli buluyor.
Şirketlerinin aksiyonlarını yetersiz bulan çalışanların ise yüzde 70'i bunun nedeni olarak aksiyonların sürdürülebilir olmadığını düşündüklerini belirtiyor.
- İlk yardım ve psikolojik destek eğitimi veren şirketler çoğunlukta
Deprem Sonrası Çalışma Hayatı Araştırması'nın İşveren Raporu da şirketlerin deprem sonrasında planlamalarının ne yönde değiştiğine odaklanıyor. Araştırmaya katılan 1522 İnsan Kaynakları profesyoneli veya şirket yöneticisinin yüzde 43'ü, 100-1000 arası çalışana sahip ve yüzde 55'i İstanbul'da yaşıyor.
Başta Üretim/Endüstriyel Ürünler, Otomotiv, Sağlık ve Tekstil olmak üzere farklı sektörlerde faaliyet gösteren yöneticilerin yüzde 83'ü iş yerinin depremden etkilenmediğini belirtiyor.
Bununla beraber, deprem endişesini yaşadığını söyleyenlerin oranı yüzde 92. Yaşanan deprem felaketi sonrası şirketlerin yüzde 76'sı maddi, yüzde 64'ü ise ayni yardım yaptıklarını, yüzde 27'si de deprem bölgesindeki çalışanlarına destek olduğunu ifade ediyor.
Çalışanlarına deprem/afet/ilk yardım/psikolojik destek gibi eğitimleri vermiş olan veya vermeyi düşünen şirketler yüzde 70 ile dikkati çekiyor. İşverenlerin yüzde 81'i ise deprem sonrası çalışma modelinde değişiklik yapılmadığını belirtiyor.
Şirketlerin yüzde 84'ü deprem sonrası istihdam planlarında değişikliğe gitmeyeceklerini belirtiyor. Değişikliğe gidecek olduklarını söyleyen şirketler ise çoğunlukla bu değişikliğin artış yönünde olacağını ifade ediyor.
Göç kaynaklı oluşabilecek yetenek kaybının önüne geçmek için ilgili şirketlerin yüzde 27'si daha fazla işe alım ve uzaktan çalışma opsiyonlarını düşünebileceklerini belirtiyor. Şirketlerin yüzde 15'i ise çalışanlarını elde tutmak için cazip maaş artışı ya da yan haklar sunabileceğini belirtiyor.
- "Daha fazla empatiye sahip çalışma alanları yaratmamız gerekiyor"
Kariyer.net Üst Yöneticisi (CEO) Fatih Uysal, depremin yaralarını el birliğiyle sarmaya devam ederken, çalışma hayatının da deprem nedeniyle önemli değişimlerden geçtiğini belirtti.
Afet öncesi ve sonrası olarak ayırdıklarında bu dönemde daha iyi bir yaşamı yeniden tasarlama adına herkese önemli görevler düştüğünü aktaran Uysal, şunları kaydetti:
"İşverenlerin öncelikle çalışanların ihtiyaçlarını gözetmeye ve hayatlarını kolaylaştıracak adımlar atmaya odaklanmaları gerekiyor. Şirketler, çalışanlarının STK üyeliğini destekleyici adımlar atarak, çalışanların topluma faydalı olma hissiyatını ve anlam arama ihtiyacını besleyebilmeleri için onlara yol gösterici olabilir. Ayrıca kurum içi düzenlenecek eğitimlerin periyodik olarak verilmesi hem çalışanların olası afet durumlarına hazırlıklı olmaları hem de afet sonrası psikolojik olarak dayanıklı olmaları açısından son derece önemli. Daha esnek çalışma ortamı, yan haklar ve farkındalığı artıracak eğitim programları hayata geçirmek, yeteneği çekmek ve elde tutmak için bugün şirketlerin en büyük kozları haline gelmiş durumda. Afetler, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, savaşlar insanların her anlamda zorlandıkları dönemler. Bu nedenle iş yaşamında da daha insan odaklı ve çok daha fazla empatiye sahip çalışma ortamları yaratmamız gerekiyor."
Curiocity Research Kurucusu Fulya Durmuş da tüketici güveninin ekonomide yaşanan dalgalanmalar nedeniyle tarihindeki en büyük gerilemeye ulaştığı bu günlerde, depremin yarattığı üzüntü, korku ve kaygıların da insanları hayatlarını gözden geçirme ve olanakları çerçevesinde değişim çözümleri düşünme, planlama veya harekete geçmeye yönlendirdiğini anlattı.
Durmuş, "Metropoller iki açıdan da en büyük riski taşıyan iller, bu nedenle çalışanların büyük şehirlerden uzaklaşma isteği yakın gelecekte ülkemizin demografik değişiminin önemli bir gerekçesi olmaya aday." ifadelerini kullandı.