DHA İSTANBUL BÜLTENİ -1

1- 'YENİDOĞAN ÇETESİ' DURUŞMA BUGÜN SAAT 09.30'A ERTELENDİ

 

Leyla YILDIZ / İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Duruşmanın yedinci gününde tutuksuz sanıkların savunmaları alındı. Saat 13.00 itibariyle duruşmaya 40 dakika ara verildi. Saat 14.00 sıralarında duruşma yeniden başladı. Tutuksuz sanık Saat 17.00'de duruşmaya 15 dakika ara verildi. Duruşma bugün saat 09.30'a ertelendi.

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç'un savunmasının alınmasıyla başladı; tutuksuz sanık Sümeyye Özdemir'in savunmasıyla sona erdi.

 

'İŞLETME VE ÖRGÜTÜ BİLMİYORUM'

Duruşma Ecem Koç'un savunmasının alınmasıyla başladı. Koç savunmasında, "Öncelikle üzerime atılı suçları kabul etmediğimi beyan ederim. Örgüt nedir bilmiyorum; işbirliğim yok. 2019 yılında Çorlu Reyap Hastanesi'nde çalışmaya başladım ve 5 yıl boyunca yenidoğan hemşireliği yaptım. Fırat Bey'i 1,5 - 2 yıldır tanıyorum. İşe başladığımda doktor ve hemşirelerimiz farklıydı. İşletme adı altında geçen şeyi bilmiyorum, burada öğrendim. Çorlu çok küçük bir yer ve işletme gibi şey duyulmamıştı ben de burada öğrendim. Dosyadaki kimseyi tanımıyorum. Sadece Fırat Sarı ile Bahar Kanık'ı tanıyorum" dedi.

 

'DOKTOR GELMEYİNCE BİZ DE BEBEĞİ DEFİN İŞLEMLERİ İÇİN HAZIRLADIK'

Koç, "Halime bebek, anne karnında oksijensiz kalmış bir bebekti. Tekirdağ Şehir Hastanesi'nden kendi ambulanslarıyla sevk edildi. 55 gün boyunca tüm çabalarımızla ona baktık. Tüm yaşam hizmetlerini eksiksiz gerçekleştirdik. Tapelerde yalnızca bir görüşmem var; o da Fırat Sarı ile. Görüşmede yaptığım işlemleri anlatıyorum. Halime bebek zaten birkaç gündür eks durumundaydı. Öleceğini biliyorduk. Müdahale, bir kişiyle yapılmaz; birkaç kişinin koordinasyon içinde çalışması gerekir. Birileri müdahale ederken, birilerinin doktorla iletişim kurması gerekiyordu; ben o kısmı üstlenmiştim. Doktor olmadığı için müdahaleleri hemşire olarak yaptık. Müdahalede bir kişi değil 3-5 kişi ile müdahale ettik. Yoğunbakımda mavi kod verilmez, biz zaten mavi kod ekibiyiz, Mavi kod hava yolun açıklığının sağlanmasıdır bunu da doktorun yapması gerekir. Ex olduğunda doktoru arayıp bilgilendirme yaptık. Doktorun 'Geliyorum' cevabını duyduk. Esenyurt'tan geliyordu kaç kilometrelik mesafeydi bilmiyorum ama her zaman yarım saatte geliyordu ilk kez doktorsuz kaldık. Doktor gelmeyince biz de bebeği defin işlemleri için hazırladık. Ekip geldiğinde bebekte tüp veya damar yolu olmadığını görmemelerinin sebebi bebeği temizleyip defne hazır etmemizdi. Zaten bebeği incelemiş olsalardı bebeğin vücudunda izleri görmüş olurlardı. Ekibi yanıltan şey ex saatidir, saatin sonradan değiştirildiği konusunda bilgim yok ben vefat ettiğinde saati vermiştim. Saatin uzatıldığını burada öğrendim" dedi.

 

'ÖLMESİNİ BEKLEDİĞİMİZ BİR BEBEKTİ'

Koç, "Hasan Basri Gök'ü ismen tanıyorum, Fırat Sarı'nın şoförüydü. Bahar Kanık çalışma arkadaşım, Hıdır Yüksek'i yönetim başkanı olarak biliyorum. Hasan Yüksel Çorlu Reyap'ın başındaydı. Yenidoğan yoğun bakımda toplam 18 hemşire olduğunu biliyorum. Fırat Sarı'nın 'Ölen ne oldu Ecem' Koç, 'Adranelin verdik öldü bebek hocam' konuşmasına cevap veren sanık, bebek konusunda konuşmamızla ilgili bebek zaten sonradan kötüleşmedi. Bebek geldiği günden beri kötüydü. Halime o gün kötüleyip o gün ölmedi. Ölmesini beklediğimiz bir bebekti. Epikrizi kimin yazdığını bilmiyorum bizde hemşireler epikriz yazmaz hatta biz yoğun bir yoğunbakımız. Denetim ekibi geldiğinde normal bebeğimi besliyordum. Fırat Sarı ile, başhekimle konuştular bizimle göz teması bile kurulmadı; bana da herhangi bir soru yönetilmedi. Muhattaplarıyla konuşma oldu açıkçası ne soru sorduklarını da duymadım" şeklinde konuştu.

 

'BURADA DUYDUĞUM ŞEYLERLE İLGİLİ BİLGİM YOK'

Koç, "Medisense şirketi hakkında fikrim yok. Fırat Sarı, Bahar Hanıma belli bir miktar atıyor ve Bahar kıdemli hemşirelere bin lira kadar para veriyor. Üniteye biberon, tarak gibi eşyaları kendi cebimizden alıyorduk. Fırat Sarı sonra bunların paralarını bize veriyordu. Ücretleri bire bir bana göndermedi. Sorumlulara gönderiyor sorumlular kıdeme göre veriyordu. Bu birkaç kez tekrarlanan birşey biz de anlayamamıştık. Bize de bir şey söylenmiyordu. Kendi şahsi özel ihtiyaçlarını, bebeklere aldığımız şeyleri doktor bey geri ödemesini yapıyordu. Hasan Basri ile ortak paydam yok, beraber çalıştığımız bir durum yok. Beni tanımadığını söyledi. Ben sadece hemşirelik görevimi yaparım. Epikriz gibi durumları yapmaya da vaktim yok. Trakya bölgesinde, Çorlu bölgesinde de etkin yoğun bakım yoktur. Tıp fakültelerinden, şehir hastanelerinden yer olmadığında sevk olması yoğundur. Doğum oranı yüksek olan hastane, her zaman hazırızdır. Burada duyduğum şeylerle herhangibir bilgim yoktur. Currosorf ilaçlarla bilgim yok. Çok fazla hastamız olduğu için ilaçlarımız da ona göre geliyor. İhtiyacımız kadar kullandığımızda da elimizde kalacak bir ilaç olmuyor. Normal şartlarda canlandırma işlemi sırasında hemşireler dışında doktor olması gerekir ama genelde hemşireler de canlandırma işlemi yapıyor ve yetiyor" dedi.

 

'FIRAT SARI'DAN MENFAATİM OLMADI'

Tutuksuz sanık Mehmet Salih Kaya da savunma yaptı. Kaya savuınmasında, "Daha önce savunmamı yapmıştım. Ekstra birşey söylemeyeceğim. Çam Sakura Hastanesinde asistan olarak çalışıyordum. Mecburi hizmet için Ağrı İlçe Devlet hastanesine gittim. Çam Sakura Hastanesinde 3.5 yıl çalıştım. Bu süre zarfında İlker beyi tanıdım. Toplantılarda, popüler olması sebebiyle Fırat Sarı'yı tanıyorum. Başka kimseye tanımıyorum. Silivri Kolon Hastanesinde başka doktorun kaşesiyle imza atmadım zaten Çam Sakura Hastanesinde asistanlık eğitimi alıyordum bir yere gitmem imkansızdı. Fırat Sarı ile Benan Mansuroğlu aradında 'Salih ile 112 çözelim' konuşmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı ile '2 hafta sana yer buldum' konuşmasını hatırlamıyorum Fırat Sarı ile konuşmam olmuştur ama eylem olarak gerçekleştirmedim. İşletmeden kasıt şudur, ben asistanlık eğitim bittiği için bir yerde çalışmam gerekiyordu güzel bir hastane olursa şartları iyi olursa çalışabilirim onu söylemiştim ama bir yerde çalışmadım. Silivri'de ablam, kız arkadaşım var sık sık oraya giderdim. Silivri Kolan hastanesinin nerede olduğunu bilmem ve bir muayene yapmadım. Fırat Sarı' dan hiçbir menfaatim olmadı. Herhangi bir para almadım" dedi.

 

'HASTANENİN PERSONELİ OLARAK ÇALIŞTIM'

Tutuksuz sanık Selenay Şenkalaycı ise "Savunmamı soru cevap şeklinde yapmak isterim. Özel Avcılar Hospital'de yoğunbakım hemşiresi olarak çalışıyorum. 2016 yılında Özel Güngören Hastanesinde çalıştım. 2022 yılı Nisan ayında Avcılar Hospital yenidoğan yoğun bakım sorumlu hemşiresi olarak işe girdim. Ceren Hatice Kanık, Fırat Sarı, Hasan Basri Gök, Gıyasettin Met Özdemiri ismen tanıyorum Sümeyye Arslan'ı tanıyorum. Can Suat Yıldırım'ı fiziki olarak görmedim ismen tanıyorum. İşletmeye bağlı çalışmadım hastanenin personeli olarak çalıyorum. Ekstra olarak medisense a.s sağlık adı altında para geliyordu. Ek mesai olarak geliyordu. Aldığım paralar emeğimin Karşılığıdır. 5 bin tl gibi bir para hesabıma gelmiyor. Bu rakamlar 3bin-2bin olarak değişiyor bu paralar kaldığım mesai karşılığıdırö dedi.

 

'SÖYLENEN TÜM TALİMATLARI YERİNE GETİRDİM'

Şenkalaycı, "İlker Gönen ile 'Yağmur'u arayabilir misin' konuşmasını hatırlıyorum. Sohbet esasında arkadaşımla görüştüm. Çok gazla hasta geldiğini söylemiştim. Kendi aralarında Giyasettin ile konuşmuşlar. Sonra beni arayarak bu konu hakkında bilgi almak istedi. Sonra arkadaşımı arayarak bilgi almak da istedi ben arkadaşımı aramadım. En son çocuk doktoru Fahrettin Yıldızdı. Danışman doktor İlker Gönendi. Danışman konusunda her yenidoğan ünitesinde özellikle 3.basamak ise danışman bulunmalı. Hastanın tedavi süreci, doktor bilgisi her konuda yardım alınırdı. Her gün fiziki olarak hastaneye gelirdi. Kenan bebek 08.13'te doğdu. Bebek için öncesinden yer ayarlandı. Ben bebek hemşiresi doktor olmak üzere hazır olduk. Bebek kötü doğdu. 15 dakika müdahale edildi. Müdahaleler kadın doğumcunun gözüönünde oldu. Yattığı süre zarfında kötüydü. Müdahale etmeye başladık. Bana söylenen tüm talimatları yerine getirdim. İlker Gönen'i arama saatim belli. Müdahale ettiğimizi ve sonunda olduğumu biliyordu. Müdahaleyi bırakmayın bebeğe 20 dakika daha müdahale edin ve ekstra şekilde kaydedin diyor bunlar tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Aileye müdahale edildiğine dair bilgi verildiğini biliyorum. Bebeğin doğumundan ölümüne kadar sorumlu doktor Zeki Ödünçtü danışman doktor da İlker Gönen'di" dedi.

 

'GÖREVİM BASAMAK YAZMAK DEĞİL'

Şenkalaycı, "Basamak nasıl gösterilir bilmiyorum. Doktorlar kendi sistemlerinden belirler. Biz de ona göre hemşire gözlem notuna yazarız. Benim görevim budur basamak göstermek değildir. Hakan Doğukan Taşçı ile 'Uzun yatan birisi vardı onlar da gerçekten entübe oldu, adam nasıl takıldı niye taburcu etmiyorsun' bu benim suçlandığım yer alan konuşma, benim konuşmam değildir. Denetim sırasında 'Bu hasta niye burada yatıyor dediler ben de taburcusunu planladık ailenin özel bir durumundan dolayı bekliyoruz' dedim. Denetim ekipleri aileyi aradı aile beni onayladı bu kadar. Ben Fırat Sarı ile konuşmayı sürekli sorguladım meslektaşlarıma da sordum insanlara devamlı soru yönetiyorum. Mahkeme başkanının İlker 'Tamam olsun, boş ver eks olacak' demiş ne diyeceksin?' sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, 'Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Bu bebek, Kerem bebek.Biz hazır bir ekip olarak, bizzat bebeğin doğumuna katıldık. Yaklaşık 15 dakika kadar doğumhanede bebeğe müdahale ettiğimizi hatırlıyorum. Ardından, uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevkini gerçekleştirdik" dedi.

 

'İLKER GÖNEN BENİ UYARDI'

Mahkeme başkanının Mehmet Gürül ile Fırat Sarı arasında geçen bir görüşmede adınız ilaç düşmek konusunda geçmiş sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, "Burada birçok meslektaşım ifade verdi, ancak hiçbiri bu durumu açıklayamadı. 'Düşüyorum' kelimesi, doktorun 'Reçete ediyorum' demesi anlamına gelir. Ben CUROSURF kullanmıyorum. Bu konuyla ilgili Hasan Basri Gök ile görüşmelerim oldu. Hasan Basri, beni bu konuda manipüle etmeye çalışıyordu. Hastane olarak CUROSURF'a geçmemiz konusunda ısrar ediyordu. Bu kadar ısrar edince şüphelendim ve durumu İlker Gönen'e ilettim. İlker Gönen de bana, 'Ben de şüpheleniyorum' dedi. Ayrıca, sağda solda satış yaptıkları söylentilerini duyduğunu da belirtti. Daha sonra İlker Gönen beni bu konuda uyardı" şeklinde konuştu.

 

'KAMERA VARDI AMA KAYIT YOKTU'

Sanık Selenay Şenkalaycı savunmasının devamında, "Yoğunbakımda kamera vardı ama kayıt yoktu. Neden kayıt yaptığını bilmiyorum. Yoğunbakım içinde kamera vardı ama alan içinde kamera yoktu.Savcının, 'Fırat Sarı epikrizleri değiştirmemi istedi ben kabul etmedim dedin ama tepelerde 'Günlük epikrizleri sisteme atarız ama onaylamayız ay sonunda değiştiririz diyorsun' sorusuna cevap veren sanık, "Epikrizi doktor yazar, ben epikriz kesinlikle yazmadım. Hemşire gözlem notumu paylaştım. Konuşma, benim sorular yönettiğim soruların devamındadır. Sürçi lisan etmişimdir asla epikriz değiştirmedim bilgim ve haberim yok. Fırat Sarı benden epikrizleri değiştirmem konusunda neden böyle söyledi bir bilgim yok bana söyledi ben de reddettim zaten. Reddetme sebebim usulsüzlüktür" dedi.

 

'GERÇEKLEŞEN ÖLÜMLE İLGİLİ BİR KUSURUM BULUNMAMAKTADIR'

Avcılar Hospital Başhekimi tutuksuz sanık Prof. Dr. Fethi Rüştü Yıldız ise savunmasında, "Işıklar Askeri Lisesi ve Gülhane Askeri Tıp Fakültesi mezunuyum. Bir süre askeri hekimlik yaptıktan sonra istifa ederek serbest hekimlik yapmaya başladım. Diyarbakır Askeri Devlet Hastanesi'nde 5 yıl görev yaptım. Ardından Kocaeli Seka Devlet Hastanesi, İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde başhekimlik yaptım. Ayrıca İstanbul İl Sağlık Müdür Yardımcılığı ve Kamu Hastaneleri Kurumu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. İddianamede yazan, Kerem Muhammed Tokluoğlu adlı bebeğin ölümüyle ilgili açıklamayı okumak istiyorum. Gerçekleşen ölümle ilgili herhangi bir kusurum bulunmamaktadır. Başhekim olarak herkesin tek tek ne yaptığını kontrol etme imkanım olmadığını belirtmek isterim. Savcılık makamı, sözkonusu eylemlerden haberim varmış gibi bir kanaate varmış" dedi.

 

'TAPE KAYITLARIYLA DEĞERLENDİRME YERSİZ'

Sanık Yıldız, "Ali Gedikbaşı detaylı bir gebelik tarama raporu hazırlıyordu. İkiz bebeklere ilişkin rapor Çam Sakura Hastanesi'nde bulunmaktadır. Bu durum aileye bildirilmiştir. Hastanemizde bulunan Nil Gülgen tarafından bu bebeklerle ilgili sezeryan doğum planlandı ve Ali Gedikbaşı bu doğumda yer almıştır. Her durum hakkında babaya bilgilendirme yapılmıştır. Bebekler alanında uzmanlar tarafından takip edilmiştir. Başhekim olmam, hastanede olan her alana müdahale edeceğim anlamına gelmez. Bebeklerin belgelerle sorunları ortaya konmuştur. Raporun tape kayıtlarıyla değerlendirilmesi yersizdir. Tekrar vurgulamak isterim ki Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda kusurlu olduğuma dair durum tespit edilmemiştir. Hastanemizdeki ölüm oranları çok yüksek değildi. Hastanenin yoğun bakım işletmesini onlara bıraktık diye hiçbirşeyden haberdar değiliz anlamına gelmiyordu" dedi.

 

'YENİDOĞAN YOĞUN BAKIMDA KAR YÜZDE 4 VEYA 5'i GEÇMEZ'

Sanık Yıldız, "İddia edilen eylemlerin tarafımızca gerçekleştirilmesi sözkonusu değildir. Devleti zarara uğratma gibi bir durum yoktur. Bununla ilgili de delil bulunmuyor. Hastanemizde hastaların tedavi süreçleri titizlikle inceleniyor. Hastanemizin her hastayı birebir takip edip, her raporu inceleyerek, hergün onlarca işlemin aynı anda yapılması nedeniyle her hasta hakkında bire bir bilgi sahibi olmamın imkanı yoktur. İşletme hastanelerde çok yaygındır. Hatta 20 yıldır özel hastanelerde uygulanmaktadır. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinden kazanılan kazanç hastanenin toplam cirosunun yüzde 4 ve ya 5 gibi küçük bir payını oluşturmaktadır. Hastanenin bütününü riske atılması akıl ve mantıkla uyuşmamaktadır. Şahsım ve bağlı olduğum hastanenin devleti dolandırmak gibi bir amacı olamaz. Hakkımda iddianamede tek tape vardır. O da doktor İlker Gönen ile konuşmamdır. Bu konuşmada da suç unsuru yoktur. İddia edilen eylemlerin gerçekleşmesi mümkün değildir. Hile sözkonusu değildir. Başhekim olarak görev yaptığım hastanede yalnızca yenidoğan değil birçok bölüm bulunmaktadır. Başhekim olarak tedavi gören her hastaya ne ilaç kullanıldığı nasıl epikriz yazıldığını takip etmeme imkan yok" şeklinde konuştu.

 

'SON 5 YILDA ÖLÜM ORANI OLDUKÇA DÜŞÜKTÜR'

Sanık Yıldız, "Epikrizler günlük ve doktorlar tarafından yazılır. Bu talimatı da sürekli veririm. Tüm epikrizleri de takip etmem mümkün değildir. Danışmanlık sözleşmesini Fırat Sarı ile kendim imzaladım. Anlaşma sadece yenidoğan hizmetlerinin daha verimli ve daha kaliteli olması için yapılan anlaşmaydı. Personel sadece bizim personelimizdi. Aradığımız personel olduğunda görüş soruyorduk. Maaşların tamamını biz ödüyorduk. Hemşirelere ayrıca verilen paralar anlaşmaya dahil değildi, bu konuda da bilgim yoktu. Mahkeme Başkanı'nın 'Fırat Sarı ile yaptığınız anlaşma karşılığında ne kadar ödeme yapıyordunuz?' sorusuna cevap olarak Yıldız, "Sabit bir rakam yoktu. Cirodan yüzde 35 veriyorduk. Hastanemizde son 5 yılda yüzde 2.2'dir. Son 5 yıl içinde ölüm oranı oldukça düşüktür" dedi.

 

'ÜZERİME ATILI SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM'

Tutuksuz sanık Cafer Akdur, "10 sene Yaşam Hastanesinde çalıştım. 5 sene Alibeyköy Hastanesinde, 1 sene Beylikdüzü Cerrahi Tıp Merkezinde çalıştım. Gelişim Hastanesinde bir sene çalıştım 8.5 yıldır Bağcılar Medilife hastanesinde çalışıyorum. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum, ne bir örgüt üyesiyim ne de SGK'yı dolandırdım. Hakkımda hiçbir tape kaydı yok, banka hesaplarımda hiçbir oynama yok. Ben bebek yoğun bakım çalışanı değilim. Hastanede yenidoğan olduğu zaman yenidoğanları görüyorum. Yenidoğan ihtiyacı olanları için yenidoğan doktorunu çağırıyorum, doktor karar verirse bebekler yoğun bakıma alınıyor. Hastanede poliklinik yapıyorum. Fırat Sarı'yı tanımıyorum. Fırat Sarı'nın ne ismini duydum ne de bebek yoğunbakımı aldığını biliyorum. Semiha Yavuz vardı başhekim başında. Fırat Sarı ile ben bir imza atmadım. Kurum içinden sadece Dursun Eryılmaz ile Semiha Yavuz'u tanıyorum. Mustafa Kazan'ı da tanıyorum. Bağcılar Medilife Hastane müdürüydü ama sonra Şafak Hastanesine geçtiler" dedi.

 

'DIŞARIDAN DOKTORLAR GELİYORDU'

İddianamede Öykü Helvacı, Havvanur ve Ayaz Karaduman bebeklerin ölümünden sorumlu tutulan sanık Akdur, "Ben yenidoğan yoğun bakıma bakmadığım için hiçbir zaman çağrılmadım, bebeklerle ilgim yok. Fırat Sarı ve İlker Gönen ile hiç muhattap olmadım. Ben başhekimim, ben yönetim kurulunun aldığı kararları imzalarım. Hastaneyle ilgili olaylara yönetim kurulu ve hastane müdürü karar verirdi. Bana sadece örnek olarak 'Şu doktoru aldık' dediklerinde ben dosya imzalardım. Ali Kahraman, hastaneye 2023 sonrası geldi. Havvanur Karakoç bebekle ilgili benim bir ilgim ve bilgim yok. Öykü bebek ile ilgili de bahsettiğim gibi yenidoğan yoğun bakımla hiç ilgim yok orayı kendi doktorları ilgilenirdi. Yönetim kurulu bizzat ilgilenirdi. Yönetim kurulunda Ahmet Olcay, Ahmet Bey vardı. İdaride hiç bir tasarruf yetkim yoktur. Çağla Durmuş'u ismen duydum, belki görmüşümdür ama konuşmadım. İlker Gönen'i de hiç tanımıyorum. Yenidoğan yoğun bakıma yönetim karışırdı ben karışmazdım. '3. basamak yenidoğan yoğun bakımı eksiklik çekmektedir' konuşmasıyal ilgili bilgim yok. Denetim geldiğinde yönetimle Ali Kahraman ile muhakkak görüşmüşlerdir. Hastanede, Çocuk polikliniği yapıyordum, hastanenin alacağı herhangi bir karara karışmıyordum zaten karıştırmıyorlardı. Yönetimin aldığı kararlara başhekim karar verirdi. Başhekimlik yaptığım sırada çocuk doktorluğu da yapmaya devam ettim. Nöbet listesi için dışarıdan doktorlar geliyordu. En son 2-3 sene önce nöbet tuttum. Nöbet listelerine adımı koyuyorlardı ama ben yapmıyordum" dedi.

 

'O BEBEK NASILSA O ŞEKİLDE YAZLIYORDU'

Tutuksuz sanık Tuğba Özkaynak Baş ise savunmasında," Üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Anlatılan bir örgüt varsa bilgim yok ve üye değilim. Uzun süre hemşirelik olarak tecrübem olmadı. Nişantaşı Üniversitesi paramedik mezunuyum. Bağcılar Medilife hastanesine başvuru yaptım ve hastaneye hemşire olarak girdim ve 8 ay çalıştım. Nisan'ın son haftalarına doğru hastane kapanmak üzereydi ve doğru düzgün çalışma sistemi yoktu. Bu olaylardan dolayı işten çıkarıldım. Çağla Durmuş'un isteği üzerine gece vardiyasında çalışmaya başladım. Bir tane tape kaydım var Çağla Durmuş ile. Değirmenci bebek Reyap hastanesine ait bir bebekti ona bakmakla mükelleftim, antibiyotik tedavilerine bakıyordum. Çarşaf dosyaları oluyordu ve o an bebek nasılsa o şekil yazılıyordu. Bebek entübe ise entübe olarak gösterirlerdi. Bunları da yapan bizzat yenidoğan doktoru." dedi. 'Bebeği entübe gösterelim' diyor 'Tamam, tamam, tamamdır' şeklinde konuşuyorsun denilmesi üzerine ise tutuksuz sanık Baş,"Bebeği entübe göstermedim. Sorumlu hemşirem olduğu için Çağla Durmuş'u tanıyorum. Dursun Eryılmaz'ı tanıyorum. İlker Gönen'i tanıyorum bebekler hakkında bilgisi olan sorular sorduğumuz olarak biliyorum. İşletmeye bağlı olduğu konusunda bilgim yok. Fırat Sarı'yı ismen biliyorum. Bir kere falan görmüşümdür" dedi.

 

'ÇARŞAF DOSYALARINDA OYNAMALAR YAPILIYORDU'

Sanık Özkaynak Baş, "Herhangi bir para alışveriş yok maaşımı hastaneden alıyorum. Bir sene boyunca çalıştım. Son 4 aydır benden önce 3 tane shift vardı. Çalışmak istemediğini söyleyen olursa yerlerine gece nöbetine kalıyordum. Paraları Çağla Durmuş kendisi veriyordu. Hiçbir şekilde dosya değişikliği yapmamışımdır. Ortalama yenidoğan yoğunbakımımız yoğun oluyordu, ağır bebeklerimiz vardı. Hemşire olarak 12 saatlik yapmam gereken şeyleri yapıyorduk. Bebeklerle ilgili gece Çağla Durmuş'un insiyatifinde kalmış bir durumdu ben genelde sorumlu hemşiremi arıyordum. Ona ulaşamadığım zaman İlker Gönen'i arıyordum. Ben gece nöbetlerimde çalıştığım sürede başka çocuk doktoru geldiğini görmedim. Baskı, mobbing oluyordu. Savcılıkta verdiğim ifade doğrudur. Çağla Durmuş, 'Bebeğe ilaç düşümü yapacağım entübe gösterin' diyerek kendisi dile getiriyordu. İlaç düşümü yapınca ne olduğunu bilmiyorum. Çarşaf dosyalarında oynamalar yapılıyordu. Hemşire gözlem notlarımızı kendimiz yazıyoruz. Hiçbir dosyalarda imzam yoktur" şeklinde konuştu.

 

'MEDİSENSE ŞİRKETİNDEN ŞAHSİ PARA İSTEMEDİM'

Tutuksuz Sanık Sümeyye Özdemir ise savunmasında, "Ben tıbbi sekreterdim. Ben yeni gelen hastaların yatışlarını, taburculuk bilgilerini yapıyordum. Hastaların dosyalarını birleştirip arşive veriyordum. Beylikdüzü Medilife'ta çalıştım. Ağustos 2024'te ayrıldım. Şu an başka bir yerde çalışıyorum. İlker Gönen'i tanıyorum. Bebekle ilgili bir süreçte ben devreye giremiyordum. Bir sorun çıktığında Fırat Sarı ya da İlker Gönen'i arıyordum. Ben olduğum süre boyunca Zeki Ötünç bey gündüz hep oradaydı. Sonra Raşit Bey geldi. Ben denetim gününden 3 gün önce izinliydim. Benim yerime kimse yoktu. Ekipriz boştu. 3 günlük Ekipriz neden boş diyorlardı. Benim 'Sakladık' demekten kastım. 'Bebekleri emzirme odasında teslim ettiğimizi söylemek istiyorum' demek istedim. Saklamak doğru bir kelime değil. Biz taburculukları hızlandırmaya çalışıyorduk. Denetim ekibi çok hasta olduğunu gördü zaten. 'Şu şu bebekler taburcu ama yatışı devam ediyor taburcu edelim lütfen' dedim. Denetim ekibinin yanında yaptım bu konuşmayı. Medisense Şirketinden şahsi bir para istemedim. Sümeyye Nur Arslan ile arkadaş olduğum için bana para atmıştı. Ben o hesaptan geldiğini bilmiyordum. Tape kayıtlarında yer alan 'Bizi kızlar patlatmış aslında' cümlesinin sorulması üzerine sanık Özdemir 'Bir iletişim hatası' dedi. Benim ekipriz yazacak tıbbi bilgim, yetkim ve imzam yok. Sümeyye Nur Arslan'la bir dönem aynı hastanede çalıştık. Aldığım paraların hepsini verdim mi bilmiyorum ama ona bire bir elden de para verdim" dedi.

 

 

==============================

 

2- FATİH'TE AYAKKABI ATÖLYESİNDE ÇIKAN YANGIN SÖNDÜRÜLDÜ

 

Baran AKKAYA/İSTANBUL,(DHA)- FATİH'te bir ayakkabı imalatı yapan atölyenin depo kısmında başlayan yangın, atölyenin diğer kısımlarına sıçradı. Yangın itfaiye ekiplerinin müdahalesi ile kısa sürede söndürüldü.

Yangın, saat 22.00 sıralarında Şehsuvar Bey Mahallesi Yeni Bahar Sokak üzerinde bulunan ayakkabı imalathanesinde çıktı. Henüz belirlenemeyen nedenle 3 katlı atölyenin deposunda çıkan alevler kısa sürede büyüdü. Durumu fark eden atölye çalışanları kendi imkanları ile yangına müdahale ederken, alevler atölyenin üst katlarına da sıçradı. Haber verilmesi üzerine olay yerine itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Adrese gelen itfaiye ekipleri, yangına müdahale ederek kısa sürede söndürdü. Yangında ölen ya da yaralanan olmazken, ekipler yangının çıkış nedeni ile ilgili inceleme başlattı.

 

Görüntü Dökümü

----------------

Cep telefonu

-Yanan atölyeden görüntü

-Ekiplerin müdahalesi

Aktüel

-Olay yerine gelen ekipler

-İtfaiye ekiplerinin çalışması

-Genel ve detay görüntü

 

 

==============================

 

3- İBB 2025 YILI BÜTÇESİ 564 MİLYAR LİRA OLARAK KABUL EDİLDİ

 

İSTANBUL, (DHA) -İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İSKİ ve İETT dahil 564 milyar lira olarak açıkladığı İBB 2025 Mali yılı konsolide bütçesi görüşmelerin ardından oy çokluğu ile kabul edildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi kasım ayı toplantısının altıncı oturumu, Meclis 1'inci başkanvekili Nuri Aslan Başkanlığı'nda Saraçhane'deki belediye binasından yapıldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2025 mali yılı bütçe sunumunu gerçekleştirdi. İmamoğlu'nun 2025 yılı için hedefledikleri projeler ve yatırımlara ilişkin değerlendirmelerinin ardından siyasi partilerin grup başkanvekilleri konuşma yaptı. Grup Başkanvekillerinin konuşmalarının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İSKİ ve İETT dahil 564 milyar lira olarak belirlenen 2025 mali yılı bütçesi meclis üyelerinin oylamasına sunuldu. 2025 mali yılı bütçesi 206 kabul 47 ret oyu ile oy çokluğu ile kabul edildi.

 

'KONSOLİDE BÜTÇEMİZİN 280 MİLYAR LİRALIK EN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ YATIRIMLARA AYIRDIK'

Bütçe görüşmelerinde meclis üyelerine sunum yaparak 2025 yılı için hedefledikleri proje ve yatırımlar hakkında bilgi veren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "'Tam Yol İleri' şiarıyla oluşturduğumuz 2025-29 yılı Stratejik Planımız, afet ve acil durum yönetiminden ulaşım çözümlerine; sürdürülebilir çevre ve enerji yönetiminden kent ekonomisine yeni değerler eklemeye; sosyal yaşam olanaklarının geliştirilmesinden, sosyal ihtiyaçların eşit ve kapsayıcı bir şekilde karşılanmasına; İstanbul’u yaratıcı sınıflar için bir çekim merkezi yapmaktan olimpiyatları düzenleyen bir spor kenti olmaya; demokratik katılımdan kültürel ve doğal şehir mirasını korumaya kadar pek çok ihtiyaca cevap verebilecek adil, katılımcı ve yenilikçi yönetim anlayışı ile finansal sürdürülebilirliği temin eden bir bakış açısıyla hazırlandı. İSKİ ve İETT dahil, 2025 yılı konsolide bütçemiz, 564 milyar lira olacak. Konsolide bütçemizin 280 milyar liralık en büyük bölümünü yatırımlara ayırdık. Son 5 yılda olduğu gibi, 2025 yılında da bütçemizde ana kalemi yatırımlar oluşturuyor. Bizim asli önceliğimiz, bir yandan halkımızın acil beklentilerine cevap vermek, diğer yandan da on yıllarca ihmal edilmekten kangren olmuş alt yapı sorunlarına kalıcı çözümler sunmaktır. Bu anlayışla, 2025 yılı Yatırım ve Hizmet Programımızda 649 ayrı yatırım ve hizmet proje gerçekleştireceğiz" ifadelerini kullandı.

 

'YARGIÇLARIN ADALETİNE GÜVENİYORUZ'

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Esenyurt Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ahmet Özer hakkındaki sözlerine değinerek, kanunların açık olduğunu ve yargıya yönelik söylenen sözleri kabul etmediklerini belirten AK Parti Grup Başkanvekili Zeynel Abidin Okul, "Biz yargıçların adaletine güveniyoruz. Bu devletin hukuk sistemine güveniyoruz. Bu noktada olayı politize ederek siyasi amaçlara kaydırmanın hiçbir karşılığı yok." ifadesini kullandı.

 

'ENGELLENİYORUZ' BAHANESİNE SIĞINMAYINIZ ARTIK'

Belirlenen 2025 bütçe rakamlarına da değinen Zeynel Abisin Okul, "Bütçedeki 376 milyar liralık gelirin 334 milyarlık kısmı merkezi idareden geliyor. Büyükşehir'i yöneten bürokratlar, siyasiler; Ankara'ya, AK Parti iktidarına güveniyor. 'Buradan bana yüzde 90 bütçem geliyor' diyor. Rahat bir şekilde bütçesini yapıyor. Hayırlı olsun ama en azından 'Engelleniyoruz' bahanesine sığınmayınız artık. 5 yıldır bütçenizin yüzde 90'ı merkezi idareden geliyor" dedi.

 

'İSKİ'NİN BORCU 2023'TE DÖVİZ CİNSİNDEN İSE 11 KAT ARTTI'

İETT ve İSKİ bütçelerine de değinen Okul, "İETT'nin bütçesi konuşulurken otobüs yanıyor. 2019'da 140 bin 874 arıza gerçekleşmişken, 2022'de bu rakam 247 bine çıkmış" ifadelerini kullanırken Özel Halk Otobüsü sahiplerinin otobüs başına 1,2 milyon lira, toplamda ise 4 milyar lira hak edişinin verilmediğini hatırlatarak AK Parti döneminde ödemelerin 15 gün içerisinde yapıldığını söyledi. Okul, İSKİ'nin 2019'da 350 milyon lira olan borcunun 2023'te 16,8 milyar liraya çıktığını, Türk lirası cinsinden 48 kat, döviz cinsinden ise 11 kat arttığını belirtti.

 

'BU BÜTÇEYLE BU KENTE DEĞER KATACAĞIZ'

2025 yılı bütçe görüşmelerinde konuşma yapan Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, “2025 için getirdiğimiz teklif; 415 milyar lira. Biz, bu bütçeyle bu kente değer katacağız. Bu kentin katma değerini artırıp daha çok üretim yapacağız, daha çok hizmet vereceğiz" dedi. Konuşmasında sosyal adalete vurgu yapan Şahan, “Halkımızın bizden beklediği güven, adalet, eşitlik düzenini, sosyal devleti kuracağız" ifadelerini kullandı.

 

 

================================

 

4- SERDAR ORTAÇ'IN EV HAPSİ KARARI KALDIRILDI

 

Ayşe GÜREL/İSTANBUL (DHA)- İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 'Yasa dışı bahis reklamı ve teşvik' soruşturmasında 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Serdar Ortaç'ın 'ev hapsi' şeklindeki adli kontrol kararı kaldırıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, yasa dışı bahise teşvik iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında savcılık ifadesinin ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e 'ev hapsi' şeklinde adli kontrol kararı verilmişti. 24 Aralık tarihinde İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlanacak olan Serdar Ortaç'ın avukatı, ev hapsi kararının kaldırılması için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazda bulunmuştu. Yapılan itirazı değerlendiren mahkeme heyeti 'ev hapsi' şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar verildi.

 

Görüntü Dökümü:

----------

ARŞİV

 

 

================================

 

5- BAKAN KACIR: DÜNYADA İNSANSIZ HAVA ARACI PAZARININ YÜZDE 70'İ TÜRKİYE'DE

 

Veli GÜLCAN- Hadican EROL / İSTANBUL, (DHA) -MÜSİAD Dünya Genel İdare Kurulu Toplantısı'nda konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Elon Musk iki gün önce tweet atmış. 'Hala bu büyük insanlı projelerin gelecekte var olacağına inananlar var. Gelecek dronlarda' diyor. İşte Türkiye onun bahsettiği o geleceğin bir numaralı ülkesidir. Bugün dünyada insansız hava aracı pazarının yüzde 70'i Türkiye'de. Halbuki biz insansız hava aracının ne olduğunu bu kelimelerle tarif etmiyorduk" dedi.

MÜSİAD EXPO 2024 Uluslararası Ticaret Fuarı, Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi'nde devam ederken fuar kapsamında MÜSİAD EXPO Dünya Genel İdare Kurulu Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın katılımıyla gerçekleştirildi. 109'uncu kurul toplantısına Kacır ve Bolat'ın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, İBF Başkanı Erol Yarar, MÜSİAD yurt içi ve yurt dışı şube başkanları katıldı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, MÜSİAD'ın 84'ü yurt içi ve 99'u yurt dışı olmak üzere 183 şube başkana bir sunum gerçekleştirdi.

 

'YERİNDE ÜRETİM YERLİ ÜRETİM'

Sunumunda Ticarette korumacılığın büyük bir hızla yükseldiğinin altını çizen Bakan Kacır, "Özellikle 2018-2020 arasında kendini göstermeye başlayan yükselişini göstermeye başlayan ticari korumacılığın, 2020'den sonra hepimizin malumu, pandemiden sonra büyük bir hızla yükseldiğini ve halen de geri gelmekte olmadığını görüyoruz. Aslında bu tablo bize şunu gösteriyor, çok uzun yıllardır 70- 80 yıldır bütün dünyaya daha fazla serbest ticaret, daha fazla liberal ekonomi vaaz edenler, daha fazla küreselleşme vaaz edenler, şimdi kendileri bizzat o vaazlarını terk ediyorlar. O ezberleri kendileri bizzat geride bıraktılar ve dünyanın neredeyse bütün ülkelerinin eminim sizlerde yaşadığınız çalışmalarını sürdürdüğünüz ülkelerde doğrudan müşade ediyorsunuz. Ana gündemi orada üretim yerinde üretim yerli üretim. En gelişmiş kabul edilen ülkeler dahi ileri teknoloji olmayan ürünlerde bile topraklarında üretime icmal etmeye çabalıyor" dedi.

 

'MİLLİ TEKNOLOJİ HAMLESİ YOLCULUĞUNU SÜRDÜRÜYOR'

Türkiye'nin uzun zamandır kendi ihtiyaçlarını kendi görebilmek adına kritik teknolojileri yerli ve milli olarak geliştirebilmek ve rekabetçi şekilde dünyaya sunabilmek adına milli teknoloji hamlesini sürdürdüğünü hatırlatan Bakan Kacır, "Milli teknoloji hamlesi bir yönüyle Türkiye'nin tam bağımsızlık yolculuğu yani siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla, ekonomik bağımsızlığı da ancak teknolojik bağımsızlıkla gerçekleşebileceği farkındalığıyla, Türkiye'nin kritik teknolojileri, yerli ve milli olarak geliştirmesi seferberliği adeta, bir yönüyle de aslında yüksek teknoloji üretebilen, katma değer üretebilen ve bu yolla refah artışı elde edebilen bir Türkiye'nin inşa edilmesi yolculuğu" diye konuştu.

 

'11 BİN ŞİRKET TEKNOPARKLARIMIZDA AR-GE YAPIYOR'

Kacır, “22 yıl içinde Türkiye'nin dört bir yanında teknoparklar inşa edildi. 22 yıl önce 2 teknoparkı vardı, Türkiye'nin ve sadece 56 şirket bu 2 teknoparkta araştırma geliştirme yapıyordu. Şimdi 104 teknoparkımız var ve 11 bin şirket Türkiye'nin teknoparklarında araştırma geliştirme, inovasyon yapıyor. Bin 600'den fazla AR-GE ve tasarım merkezi var, bugün Türkiye'nin. AR-GE insan kaynağımız 290 bini aştı. Türkiye'nin dört bir yanında üniversiteler yükseldi. Bugün 208 üniversitesi var, Türkiye'nin ve Türkiye'nin dört bir yanında teknoloji start upları için teknoloji girişimleri için ev sahipliği yapmakta olan 100'den fazla kuluçka ve hızlandırma merkezi var" ifadelerini kullandı.

 

'2028'de 19,5 MİLYAR DOLAR TEKNOLOJİ İHRACATI GERÇEKLEŞTİREN ÜLKE OLACAĞIZ'

Bakan Kacır, “Yüksek teknoloji ihracatımız 9 milyar doların üzerinde, inşallah 2028'e geldiğimizde 19,5 milyar dolar yüksek teknoloji ihracatı gerçekleştiren bir ülke olacağız. AR-GE harcamalarının milli gelirdeki payını binde 5'ten yüzde 1,4'e yükselttik. İtalya ile İspanya ile aynı düzeyde milli gelirimizden araştırma geliştirmeye pay ayıran bir ülkeyiz bugün. AR-GE harcamalarımız, yıllık 1,2 milyar dolardan 16 milyar dolara çıktı. Özel sektörün AR-GE'deki payı yüzde 29'dan yüzde 65 yükseldi. Yani 1,2 milyar dolar AR-GE harcamasından özel sektörün aldığı pay yüzde 29 dokuzdu. Yani Türk özel sektörü ancak 400 milyon dolar ARGE harcaması yapıyordu. Bugün 16 milyar dolar AR-GE harcamasından yüzde 65 pay alıyor yani Türk özel sektörü 10 milyar dolar AR-GE harcaması yapıyor. AR-GE insan kaynağımızı 10 misline çıkardık. 29 bin'den 291 bine yükselttik. Patent başvuru sayısı Türkiye'nin yılda 414 yani Türkiye'de günde yaklaşık 1 patent başvurusu yapılıyordu. Geçtiğimiz yıl patent başvurusu sayısı 8 bin 600'ü aştı. Bazen 'üniversiteler yapılıyor ama bilimsel gelişme kaydedilmiyor.' şeklinde bir haksız eleştiriyi çokça duyarız. Türkiye'de bir yılda yapılan bilimsel yayın sayısı 2002'de 9 binken geçtiğimiz yıl 49 bin olarak gerçekleşti. Yani Türkiye'nin bilimsel üretim kapasitesi 22 yıllık iktidarlarımız döneminde 5 misli çıktı" dedi.

 

'TÜRKİYE EN FAZLA ÜRÜNÜ REKABETÇİ ŞEKİLDE ÜRETEN ÜLKE OLDU'

İhracat rakamlarının 36 milyar dolardan 262 milyar dolara yükseldiğinin altını çizen Kacır, “Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı pay binde 5'ten yüzde 1,7 çıktı ve bugün Türkiye'nin yaptığı ihracatın yüzde 95'i sanayi ürünlerinden oluşuyor. Malumunuz tarım ürünleri de ihraç ediyoruz. Madencilik ürünleri de ihraç ediyoruz ama ihracatımızın yüzde 95'i sanayi ürünlerinden oluşmakta. 1995'te Türkiye rekabetçi olarak ihracatını yaptığı ürün sayısı açısından da yoğun ihracat yapabildiği, ülke sayısı açısından da vasat bir noktadaydı. Şimdi ise Türkiye, Çin'den sonra Avrupa ortasına kadar en fazla sayıda ürünü en fazla ülkeye rekabetçi şekilde ihraç edebilen ülke oldu" diye konuştu.

 

'ÇİN'DEN SONRA EN FAZLA ÜRÜN ÇEŞİTLERİNE SAHİP ÜLKE TÜRKİYE'

Kacır, “Çin'den sonra en fazla ürün çeşitlerine sahip ve en fazla pazar çeşitlerine sahip ülke, Orta Avrupa'ya kadar bu geniş bantta Türkiye'dir. Bu, Türkiye'nin son 22 yılda atılan sanayileşme adımlarıyla geldiği noktayı gösteriyor. Pandemiden sonra ne oldu? Pandemiden sonra Türkiye'nin imalat sanayinin milli gelirdeki payı hızla arttı, uzunca bir dönem Türkiye ekonomisinin büyümesiyle Türkiye sanayinin büyümesi paralel seyretmişti. Ve milli gelirin içinde imalat sanayinin aldığı pay yaklaşık yüzde 16 buçuk olarak gerçekleşmekteydi. Fakat pandemi ile birlikte bu pay 4 puan birden yükseldi ve pandemi sonrası dönemde yüzde 20,5 olarak gerçekleşti. Pandemiden kaybeden ülkeler oldu, pandemi sonrası dönemde üretim güçlerini yitiren ülkeler oldu" ifadelerini kullandı.

 

'TÜRKİYE O GELECEĞİN BİR NUMARALI ÜLKESİDİR'

Bakan Kacır, “Türkiye, 1949'da Ankara'da Etimesgut'ta 950 kişinin çalıştığı uçak fabrikasını maalesef kapatmış. Şimdi böyle bir hikâyeden bugünlere geldik. Bugün neredeyiz? Bu milletin öz, evlatları, BAYRAKTAR, AKINCI, ANKAYLA, AKSUNGUR, HÜRKUŞ'la, HÜRJET, ATAKLA, GÖKBEY, KAAN'la KIZILELMA ile Türk milletinin imzasını gökyüzüne atıyor bugün. Bu paradigma değişimini yakalamamız sayesinde mümkün oldu. Havacılıkta insansız hava aracı teknolojisini şimdi baktım. Elon Musk, 2 gün önce bir tweet atmış diyor ki 'Hala bu büyük insanlı projelerin gelecekte var olacağına inananlar var. Halbuki gelecek, dronların' diyor. İşte, Türkiye onun bahsettiği o geleceğin bir numaralı ülkesidir. Bugün dünyada insansız hava aracı pazarının yüzde 70'i Türkiye'de. Halbuki biz insansız hava aracının ne olduğunu bu kelimelerle tarif etmiyorduk" dedi.

 

'TÜRKİYE YÜZDE 80 KENDİ İHTİYAÇLARINI GÖREBİLEN ÜLKE'

Kacır, “Türkiye savunma sanayi ihracatımız, 250 milyon dolardan geçtiğimiz yıl 5 buçuk milyar dolara geldi. Bu yıl 6,5 milyar doları aşacağız, inşallah 7 milyar dolara yaklaşacağız. Savunma sanayindeki firmalarımızın cirosu yaklaşık 1 milyar dolardan 12 milyar dolara yükseldi. İnsan kaynağımız, bugün 90 bin. 3 bin 500 savunma sanayi şirketinde Türkiye'de, 90 bin kişi çalışıyor. Projelerin büyüklüğü 5 buçuk milyar dolardan 96 milyar dolara erişti. Ve bizim savunma sanayinde yurt dışından ithal edilen ürünlerin payı yüzde 80'lerden yüzde 20'lere geriledi. Bu Avrupa Birliği'nde yüzde kaç tahmin edebilir misiniz? Hala yüzde 80. Avrupa Birliği, yani içinde Almanya var, Fransa var, İtalya var İspanya var. Her birinin o yıllara dayanan kabiliyetleri var. Ama Avrupa Birliği savunma sanayinde yüzde 80 dışa bağımlı. Türkiye ise yüzde 80 kendi ürünleriyle kendi kabiliyetleriyle kendi ihtiyaçlarını görebilen bir ülke" dedi.

 

Görüntü Dökümü:

--------------------

--Bakan Kacır'ın konuşmaları

-Genel ve detay görüntüler

 

 

==================================

 

6- İSTANBUL'DA BOMBALI EYLEM HAZIRLIĞINDAKİ 2 DEAŞ'LI TUTUKLANDI / EK BİLGİ VE GÖRÜNTÜYLE

 

-Kaldıkları evde patlayıcı bulundu

 

Derya EVREN KORKMAZ/İSTANBUL,(DHA)- İstanbul'da bombalı eylem için hazırlık yapan 2 DEAŞ terör örgütü üyesi yakalandı. Şüphelilerin kaldıkları evde bomba yapmaya çalıştıkları, bu sebeple bazen evden ufak çaplı patlama sesleri duyulduğu öğrenildi. Gözaltına alınan şüpheliler çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, DEAŞ silahlı terör örgütünün İstanbul'da bombalı eylem hazırlığında olduğuna dair bilgi aldı. Ekipler, bunun üzerine konuyla ilgili geniş çaplı çalışma başlattı. Bekir El Kürdi kod adlı bir sosyal medya kullanıcısı 'düdüklü tencere içine nasıl bomba yerleştirilir' diye bazı platformlarda soru sorunca TEM ekiplerinin radarına takıldı. Ekipler yaptıkları çalışmalarda Bekir El Kürdi'nin Diyar Kılıç olduğunu tespit etti. Ekipler, Kılıç'ın Erdal Sarıok isimli biriyle birlikte hareket ettiklerini ve Gaziosmanpaşa'da oturduklarını belirledi. Ayrıca Erdal Sarıok'un farklı suçlardan da çok sayıda suç kaydı olduğu tespit edildi.

 

EVE OPERASYON

Ekipler çalışmalarının ardından şüphelilerin kaldıkları eve operasyon düzenledi. Operasyonda 2 şüpheli de yakalanarak gözaltına alındı. Aramalarda yüksek hassas patlayıcılardan TATP, çok miktarda bomba yapımında kullanılan kimyasal maddeler, laboratuvar malzemeleri, kamuflaj malzemeleri, laboratuvar giysileri ve maskeleri, DEAŞ silahlı terör örgütünün sözde flamaları, çeşitli yasaklı yayınlar ve dijital materyal elde geçirildi.

 

CEZAEVİNDE KİMYA KİTAPLARI İSTEDİ

Öte yandan şüphelilerin yakınlarından alınan bilgilere göre kaldıkları evden zaman zaman patlama sesleri geldiği, şüphelilerden Diyar Kılıç'ın cezaevindeyken ailesinden kimya ile ilgili kitaplar istediği, cezaevinden çıktıktan sonra siyah kıyafet ve maskeyle pozlar verdiği, bu fotoğrafları eylemden sonra vereceği pozlar için prova olarak çektirdiği öğrenildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheliler, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

 

Görüntü Dökümü:

----------------------------

-Adrese girilmesi

-Adreste arama yapılması

-Adreste ele geçirilen malzemelerden görüntü

-Deneme amacıyla patlayıcı maddelerden birinin ateşe verilmesinden görüntü

-Şüphelilerin sevk görüntüleri

 

 

==================================

 

7- SAZLIBOSNA BARAJI'NDA 6 YIL ÖNCE BULUNAN ÇOCUK CESEDİYLE İLGİLİ 3 ŞÜPHELİ GÖZALTINDA

 

Ali AKSOYER/ İSTANBUL (DHA) Arnavutköy'deki Sazlıbosna Barajı'nda 2018 yılında balıkçılar tarafından bulunan 5 yaşındaki Melike Eşiyok'un cesediyle ilgili yıllar sonra 3 şüpheli gözaltına alındı. Ölen çocuğun kardeşinin okulda rehber öğretmenine 'babam kardeşimi öldürüp göle attı' dediği, bunun üzerine öğretmenin polise haber vermesiyle baba Cahit Eşiyok ve resmi nikahlı eşi ile dini nikahlı eşinin gözaltına alındığı öğrenildi.

Arnavutköy'de 2018 Nisan ayında meydana gelen olayda, balık tutmak için göle gelen balıkçılar, oltalarına bez parçası takıldığını fark etti. Sarılı haldeki bezi olta ile kıyıya çeken balıkçılar, bezi açtıklarında ceset ile karşılaştı. Balıkçılar, durumu polis ekiplerine bildirdi. Kısa sürede olay yerine gelen ekipler, su içindeki cesedi çıkartarak inceleme yaptı. Ekipler, yaptıkları incelemede beze sarılmış haldeki cesedin 5 yaşlarında olduğu tahmin edilen bir kız çocuğuna ait olduğunu belirledi. Olay yerinde yapılan ilk incelemenin ardından cesedin kimliği tespit edilemeyip, Adli Tıp Kurumu'na götürülmüştü.

 

PEDAGOG EŞLİĞİNDE İFADESİ ALINDI

6 yıl sonra Melike Eşiyok'un kardeşinin Esenyurt'ta okuduğu okulda rehber öğretmenine giderek, 'babam kardeşimi öldürüp göle attı' demesiyle gerçek ortaya çıktı. Barajda bulunan cesedin Melike Eşiyok'a ait olduğu ortaya çıktı. Öğretmen polisi aradı. Pedagog eşliğinde çocuğun ifadesi alındı. İfade üzerine baba Cahit Eşiyok ve resmi nikalı eşi M.A.E ile dini nikahlı eşi Z.Ö. gözaltına alındı. Şüpheliler işlemleri için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'ne götürüldü.

 

SUÇMALARI REDDETTİ

Baba Cahit Eşiyok ifadesinde suçlamaları kabul etmediği öğrenilirken, 3 şüpheliden de DNA örnekleri alındığı, Melike Eşiyok'tan alınan örneklerle eşleştirileceği, öğrenildi.

 

Görüntü Dökümü:

---------------

Arşiv